1) bir işi sona erdirmek için sıkı çalışmak 2) birini gözden ayırmayarak arkasından gitmek

Dikkati çeken bir şeyden bakışlarını ayıramamak. Örn: Gözleri başka bir sahifenin ortalar

1) yanlış bir kanıya takılıp kalmak 2) çözülmesi gerekli bir konu üzerinde durmak.

Yazaçları, kimi kez de güdüm damgalarını, özel damgaları ve boş damgayı kapsayan, buna kar

Bir sözü konuşması sırasında bilinçsiz bir biçimde sürekli söylemek.

Bir sorunun nasıl çözümleneceğini düşünememe durumunda söylenen bir söz.

Zihni bir şeyle sürekli olarak uğraşmak. Örn: Aklı bir şeye takılmış gibiydi komiserin, k

İstenilen özelliği yaratmak için, bileşiminde karbondan başka alaşım elementleri de bulunan

Sinema/TV. Alıcının kullanılması ve gerekli görüntülerin elde edilmesiyle görevli uygulaman

Canlıların sınıflandırılmasında kullanılan takımdan daha küçük gruplar için kullanılan

(karşılık: subordo), (Lat. sub = altında, Lat. ordo = takım) : Canlıların sınıflandırılma

Bir imlecin sol ya da saÄŸ altına, ötekilerden ayırt etmek için ya da iÅŸlemsel bir özellik taÅ

Bir takımın altkümesi olan takım.

Anadingil üzerindeki aradişlilerin, dingil ile oluşturduğu bir bütün.

Birinin bir yerden ayrılmasına veya bir işte başarısızlığa uğramasına çok sevinmek.

1. Aşağı sınıftan sayılan halk. 2. bk. plebler.

1. Hindistan sınıf düzeninde hiç bir kasta üye olmayan, bütün kastların en altında olan bir

X, Y kümeleri verildiğinde X ten Y ye giden gönderimlerden oluşan ve her(…) için (…) olacak b

Bir iççarpımlı uzayda her (…)koşulunu gerçekleyen (…)dikey takımı.

Karısı başka bir erkekle ilişki kurarak aldatmak (aldatılmak). Örn: Onlar da sana seksen zamp

Burçlar kuşağında bulunan, burçların ad aldığı takımyıldızlardan her biri. Koç, Boğa,

hlk. But kısmından bohça ve kuşgömünün ayrılmasıyla geride kalan etlerin kemikle bağlantı

Belirli bir görev için bir araya toplanmış uzmanlardan oluşan takım.

Sinema Bir filmi çevirmek üzere bir araya gelen ya da çevirim günü birlikte çalışan uygulama

Üzerinde uzlaşıma varılmış sonlu sayıda değişik damgayı kapsayan ve herhangi bir amaç iç

Her öğesi bir damga kümesi içindeki bir öğeyle imlenmiş takım. Simgesi : (…)

Demircilikte kullanılan, sert takım çeliklerinden yapılmış araçlar.

E iç çarpımlı uzayının öğelerinden oluşan ve her (…) takımı.

Sinema Dışarıda çevirimi gerçekleştiren çevirim takımı.

TV. Dışarıda canlı yayını gerçekleştiren takım.

Kolan, ya da piramidin en üstündeki kişi.

Bir düğüm ya da düğümlenmiş damga takımı ile tanımlanmış düğümlenmiş gösterimlerin

1. Bir damga takımını ve bu damga takımının damgalan ile bunların düğümlenmiş gösterimle

Bileşimindeki alaşım elementlerinin toplam yüzdesi düşük olan takım çeliği.

Her biri bir D alanında çözümsel olan işlevlerden oluşan ve takım içinden alınan her sonsun

1. Öğeleri birer eğri olan küme. 2 -(…)değiştirgelerine bağlı (…)denkleminde, (…) ler yer

Sinema/TV. 1. Bir çevirimi gerçekleştirmek için gerekli en az görevli sayısından oluşmuş ç

Argo bir süre entel gibi yaşamaya, onların yaptıklarını yapmaya çalışmak.

Sinema Halkı eğitmek amacıyla gösterim yapabilecek biçimde donatılmış araçlarla çalışan

Oyunlarda giysiler için gerekli olan ve oyun kişisini belirleyen takı.

(Freud) Varlığını özellikle ruhsal kaynaklı ağrı ve acılarla belli eden kılık değiştirm

1) bir şeye karşı ilgi duymak 2) aşk ile sevmeye başlamak.

İki ya da daha çok elektrik gözesinin, elektriksel erke kaynağı olacak biçimde bağlanması.

Bir şeyden gözlerini ayıramamak. Örn: O anda pek çok şeyler yapmak istediği hâlde, gözleri

Takım çeliklerinin havada soğutmayla sertleşebileni.

Sinema Genellikle üstünyapımlarda, özel yetenek ve uzmanlık isteyen görünçlüklerde ya da as

Sinema İkinci takımın çalışmasından sorumlu yönetmen.

Değişik amaçlar için ışıldaklara sonradan takılan işlevsel araçlar.

Biri ötekine mal edilen iki isimden meydana gelmiş sözdizimi öbeği. Bizim arkadaş, Arkadaşın

Zihni bir şeyle sürekli olarak uğraşmak. Örn: Bu soru kafasına takıldıkça gülüşü mide

Bileşiminde, alaşım elementi olarak yalnızca karbon bulunan takım çeliği.

Kesme işlemlerinde kullanılan ve takım çeliklerinden yapılan araç takımı.

Kesme takımı yapımında kullanılan çelik.

Asakir-i mansure-i Muhammediye askerinin kırmızı giysi giyen birlikleri.

Yapısında kurşun, kükürt ya da grafit gibi yumuşak özdekler bulunduran ve işlenirliği yüks

Hırsızlık malı, sahibinin göremeyeceği yer ve zamanda kullanılır.

(Yun. chroma: renk soma: vücut) Belli bir genomu temsil eden kromozom grubu, n sayıdaki bir seri k

Öğeleri birer küme olan takım.

Kumpasçılık için işbirliği edenler takımı (KUMPASÇI, Cabaleur).

Ardışık bağlı birkaç kuru volta gözesinden kurulmuş doğru akım üreteç takımı.

Mansure askerinin mavi giysi giyen birlikleri.

Bir parazitin son konak için enfektif olan kistik evresi.

Orta kulağı yutağa bağlayan kanal.

Özel uygulamalar için, belirli nicelikte yapılan takım çeliği.

Ardından gitmek. Örn: Üftade Hanım'ın peşine takılmış olan şamatalı, gösterişli ve her

Sinema Şakşakçılık ve takıcılık işlerini birlikte gören kimse.

Sarsımlı yüklemelerin söz konusu olduğu yer ve uygulamalarda kullanılan, bileşiminde ortalama

Sayıları, kimileyin de güdüm damgalarını, özel damgaları ve boş damgayı kapsayan, buna kar

Sayısal düğümlerle düğümlenmiş öğelerden oluşan damga takımı.

Sıcak işlemeye uygun özellikteki takım çeliği.

Bir sıfatla bu sıfatın nitelediği bir isimden meydana gelmiş sözdizimi öbeği : Büyük ev, T

Yok olduğu halde varmış gibi düşünülen takı: Gel, git gibi tekil ikinci kişi buyurumunda ve

Genellikle, bileÅŸiminde % 0.40-0.60 karbon, % 0.50-1.35 mangan ve % 1.0-2.25 silisyum ile toplam %

Soğuk işleme işlemlerinde kullanılan takımları yapmağa uygun çelik.

Stachybotrys türü mantarların neden olduğu pansitopenik ve toksemik bir hastalık. At ve geviş

Suda su verme işlemiyle sertleşen takım çeliği.

Banka, alacağını hukuki yoldan tahsil edilebilmek için işi avukata havale etmek.

Sinema Alıcıya boş filmin takılıp, kullanılan filmin çıkarılması işini gerçekleştiren,

Bir iÅŸ bitmemek. Örn: Bütün dava ÅŸimdi Trakya'daki bu sınırlama keyfiyetine takılı kalmıÅ

İsim takısı şeklinde olup bir ismi bir edata bağlamağa yarayan ( -den, -e, -in, -inle ) öğel

Herhangi bir noktadan ayrılamamak. Örn: Duygularının bilmecesini filan çözmüş değildir. O

(Argo) 1. Rolünü şaşırmak, unutmak. 2. Sataşmak, söz atmak.

1. Sataşmak, söz atmak. 2. Rolünü şaşırmak, duraksamak, unutmak.

Canlıların sınıflandırılmasında kullanılan, familya ve sınıf arasında bulunan, yakın ben

Canlıların sınıflandırılmasında kullanılan takımdan daha küçük gruplar için kullanılan

Tezgâhın ön tarafında avadanlıkları koymaya yarayan uzun çukur.

Metalleri işleme takımlarının yapımında kullanılan, çok sert ve yüksek aşınıma dirençli

Gösteriyi ortaya çıkaran oyuncuların, sahne gerisi uygulayım görevlilerinin ve gösteri sıras

Spor takımlarından birini desteklemek.

Gökyüzünde rastgele serpilmiÅŸ yıldızların oluÅŸturduÄŸu yapay bölgeler. Eskiden gökyüzünÃ

Genellikle dalgalı akımı düz akıma çevirerek, bir birikeç gözesi takımını yükleyen aygı

Birbirine az çok yakın birkaç ya da geniş bir deniz alanına dağılmış olarak birçok adadan

Sinema/TV. İşlik dışı çalışmalarda takımın uygulayımsal yönetim işlerini yürüten kims

Siyasal erkin, toplumun bir takımının elinde bulunduğu yönetim biçimi.

Az sayıda bireyden kurulu bir kümenin erki elinde bulundurduğu siyasal düzen.

(Roberto Michels) Özellikle büyük örgütlerin başlangıçtaki amaçlarının hiç değilse bir

Yeryüzünden bakıldığında, birbirine yakın oldukları sanısını veren ve sanki kendilerine Ã

Gökyüzü üzerine rasgele serpilmiş yıldızların kolayca ayırt edilebilmesi için düşünüle

Bilince takılarak korku ve bunalım yaratan, kiÅŸinin çabalarına karşın kurtulamadığı düşÃ

Bilince takılan ve bütün kurtulma uğraşılarına karşı direnen bir düşüncenin yarattığı