İsteklerini uygun bir biçimde söylemesini bilen kimse, onları önünde sonunda elde eder.

1) konuşmaya başlamak 2) kesici aletleri keskin duruma getirmek 3) ağır sözler söylemeye başl

Ağız boşluğuna girilen açıklık.

Ağız boşluğuna girilen açıklık.

Bak, Arı açınık.

anat. Alt ve üst dudağın yanlarda birleşmesiyle oluşan açı, angulus oris.

anat. Etçillerde a. facialis'ten, atgillerde a. labialis inferior'dan, geviş getirenlerde a. labia

Çok konuşarak başkalarının söz söylemesine, konuşmasına engel olmak. Örn: Yusuf Efendi bi

İki kişi birbirine pek yakın durarak başkaları işitmeyecek bir biçimde konuşmak. Örn: Tenh

(karşılık: peristom), (Yun. peri = çevresinde, stoma = ağız) Ağızı çeviren bölge bazı bi

Öğrenmek istenilen şeyi söyletecek yolda dil kullanmak.

Bir dilin veya bir lehçenin ağızlarındaki ses bilgisi, şekil bilgisi özelliklerine ve söz var

Ağız boşluğuna açılan herhangi bir bez. Bukal bez.

Nematodlarda ağız boşluğuna açılan herhangi bir bez, bukkal bez.

Bir konuda anlaşarak aynı biçimde konuşmak, söz birliği etmek.

Ağız açıklığı ile dudak arasında kalan boşluk. Oral boşluk, bukal boşluk.

anat. 1. Dudakla yutak arasında kalan boşluk, kavum oris. 2. Nematodlarda ağız açıklığıyla

Ağız açıklığı ile yutak arasında kalan boşluk.

1) dayak sonucunda yüz yara bere içinde kalmak 2) yüzde aşırı öfke, üzüntü, yorgunluk vb.

Önce söylediğini başka türlü anlatmak. Örn: Gelgelelim Akif, Berlin'e gidip de oradaki kahve

Dişlerle tutulacak ve ağız üzerine konulacak yeri bulunan özel olarak yapılmış değnek.

Yaranmak için kibar konuşmaya çalışmak. Örn: Kolonya dökmekten, şeker tutmaktan iyi gözük

İlkel balıklarda vücudun ön kısmında bulunan, tulumba gibi çalışan ve dip kısmında ağız

1) birini gereksiz sözlerle şaşırtmak 2) ilgisiz sözler söyleyerek asıl konudan uzaklaştırm

Ağız kanserlerinin oluştuğu bölgeler sıklıkla dil, ağız tabanı, dil köküne yakın yumuş

anat. Ağız boşluğunun, diş kemerleriyle yanak ve dudaklar arasında kalan koridor kısmı, vest

1. Emme ve benzeri ağız hareketlerinde olduğu gibi, dudakların ve ağzın iç zarının uyarılm

Duruma, ortama göre söz söylemek. Örn: Ben nasıl ağız kullanıyorsam sen de o yolda konuş.

Soytarıların kullandığı daha çok pan flütüne benzeyen bir mızıka.

Mukoza zarının ağız boşluğunu astarlayan kısmı.

Üç aylıktan küçük buzağılarda Fusobacterium necrophorum’un ürettiği toksinlerle sadece a�

Hayvanlarda ağzın açık tutulmasını sağlayan aygıt.

Köpek ve sığırlarda papovavirüsler tarafından oluşturulan dudaklarda, yanakların iç yüzler

Eklem bacaklı hayvanlarda ağız bölgesinde yeralan, mandibula, birinci ve ikinci maksil olmak üz

Eklembacaklı hayyanlarda mandibula, birinci maksil, ikinci maksil, olmak üzere üç çift parçada

(Freud) Isırma ya da ısırarak yok etmeye karşı duyulan bilinçsiz istek.

(Freud) Ağızcıl ısırma döneminin yüceltilmesi sonucu olarak saldırganlık, imrenme, hırs, b

Bir medüzün alt yüzeyinden aşağı doğru sarkan ve ortasında ağız bulunan sap şeklindeki uz

(karşılık: manubriyum, Lat. manubriurn = sap): Bir medüzün alt yüzeyinden aşağı doğru sark

Boğumlanma yeri ağız olan ve ciğerlerden gelen havanın geniz yoluna kaymadan ağız boşluğund

Tunikatlarda vücudun üçte ikisi ya da yarısını teşkil eden yutak boşluğuna açılan bölge.

Doğumdan hemen önce ve sonraki birkaç gün içinde meme bezlerinden salınan, immünglobulinler v

1) sözle avutmaya, oyalamaya çalışmak 2) soğuktan dişleri birbirine çarpmak, çenesi titremek

anat. Kanatlılarda koana yarığı olarak da bilinen sert damak yarığı.

Boğumlanma yeri ağız olan ve burun yolu kapalı iken çıkarılan ünlü. Türkçenin bütün asl

Boğumlanma yeri ağız olan ve ciğerlerden gelen havanın geniz yoluna kaymadan ağız boşluğund

Ağız boşluğunun yüzeysel, ülserli veya derin yangısı, stomatitis, hlk. sülak. Kimi sistemik

Birini kandırmak, yanıltmak amacıyla duygularını, düşüncelerini olduğundan başka türlü g

Ağız yaraları, "basit" ve "derin" veya "sert kenarlı" yaralar olmak üzere iki grupta toplanabil

Açık ve dürüst konuşmaktan kaçınmak.

Armağan alan, armağanı verenin isteğini yerine getirmemeye çekinir ve mutlaka yapmaya çalış�

Armağan alan, armağanı verenin isteğini yerine getirmemeye çekinir ve mutlaka yapmaya çalış�

Gırtlak, yutak ve ırlak abanıklarının ortak adı ( Bu kelimelere bakınız ).

(Freud) Ana kucağında ve onun memesinden sağlanan güçlü doygunluğun verdiği güvenliği yeni

(Freud) Sevgecin ağızcıl gelişim döneminde yarattığı kaygı.

(Ruhsal çözümleme) Süt çocukluğu döneminde emzirilmeyle sağlanan haz ve doygunluğa tutkunlu

Genellikle hamur işi, iyi pişmiş ve lezzetli olmak.

Bir söz veya düşünceyi sık sık tekrarlayıp durmak.

Bir söz herkes arasında söylenilmek. Örn: Gazeteye yansıyan haber ağızdan ağıza geçerken

İnsanın kendi yararı her şeyden önemlidir.

Genizden gelen seslere karşı olarak, ağızdan çıkan seslere denir.

Dişsel, yuvasal, ön, orta ve art damaksıl abanıkların ortak adı. Bu kelimelere bakınız.

(Derleme. ağızsı ünlü, ağız ünlüsü, ağız vokali) Geniz yoluna kaymadan çıkan ünlü: T

Geniz seslerinin ağız seslerine dönüşmesi olayı. Boğumlanma özelliği bakımından aynı zam

Biniciler doru ve kır donlu atları, sarı, al ve yağız renkli olanlardan daha üstün sayarlar,

Geniz sesi vermiyen açımk.

Aşağı halkın kullandığı ağız.

Kişi, zararlı bir eylemin sözünü etmekle kendisini zarara sokmuş olmaz.

Sözde kalan dilek ve tasarıların iş bitirmede hiçbir etkisi olmaz.

Bayram, tören ve konukluk sırasında başkanların içtiği, barışı ve dostluğu simgeleyen Ku

Ortaya atılan bir söz çok çabuk yayılır.

(Yun. Protos: ilk stoma: ağız) Çok hücreliler (Metazoa) alt âleminin, gerçek çok hücreliler

(Protostomia), (Yun. protos = ilk, Yun stoma = ağız): Çokgözeliler (Metazoa) alt-âleminin öz-�

Kemikli balıklar (Teleostei) takımının, büyük ağızlıgiller (Stomiatidae) familyasından, 18

Balıklar (Pisces) sınıfının, kemikli balıklar (Teleostei) takımının, yumuşak yüzgeçliler

(Chauliodus sloanei): Kemikli-balıklar (Teleostei) takımının büyük-ağızlıgiller (Stomiatida

(Stomiatidae), (Yun. stomion = ağız): Omurgalı hayvanlardan balıklar (Pisces) sınıfının kemi

Gelgit olayının önemsiz olduğu kıyılara ulaşan ve çok lığ taşıyan akarsular ağzında g�

(Yun. gnathos: çene stoma: ağız) Bazı hayvan sınıflandırmalarına göre, omurgalılar (Verteb

(Gnathostomata), (Yun. Gnathos = çene, Yun. stoma = ağız): Bazı yeni hayvan sınıflandırmalar�

Sürüngenler (Reptilia) sınıfının, yılanlar (Ophidia) alt takımının, solucan yılanları (O

(Glauconiidae), (Yun. glaukoma = açık külrengi): Omurgalı hayvanlardan sürüngenler (Reptilia)

Ağzın destek dokularına kadar ilerleyen ağız yangısı. İrin yapan bakterilerin submukoza ve k

Ağız dil vermemek. Örn: Çocuk, hâlâ dil ağız vermeden yatıyordu. -R. N. Güntekin.

Dudakların birbirine veya dişlere abanıp açılmasıyla çıkan abanık: b, p, m, f, v.

Çok önemli bir iş için bir kimseye ricada bulunmak hatta yalvarmak gerekirse, yapılır.

Dilin yan ve alt yüzeylerinde, daha az olarak da yumuşak damakta tek veya çok sayıda, çoğunluk

anat. Ağız boşluğunun diş kemerlerinin içinde kalan bölümü, kavum oris proprium.

Kişi, her zaman gördüğü, (yemeye) alıştığı güzel şeyleri arzular.

Söz birliği etmek, anlaşarak bir konuda aynı şeyleri söylemek.

Balıklar (Pisces) sınıfının, kemikli balıklar (Teleostei) takımının, geri kemikli omuzlular

(Fistulariidae), (Lat. fistula = boru) Omurgalı hayvandan balıklar (Pisces) sınıfının kemikli-

Çok hücrelilerden (Metazoa), sölomlular (Coelomata) alt bölümünden, gelişmeleri sırasında e

(Deuterostomia), (Yun. deuteros = ikincil, Yun.stoma=ağız): Çokgözeli hayvanların sölomlular (

Gebelik sonucunda süt bezlerinden salgılanan, sütten farklı ve besin değeri daha yüksek saydam

(karşılık: blastopor), (Yun. blastos = tomurcuk, Yun. poros = geçit): Embriyonun gelişmesi sır

Sıkıntısı, kaygısı olmayan kimse, her konuda rahat konuşur.

Mersin balıkları (Acipenseriformes) takımının, çok dişli Mersin balığıgiller (Polyodontida

(Polyodon spathula): Mersin-balıkları (Chondrostei) takımının çok-dişli-Mersin-balığıgille

Bir aracın kesmeye yarayan kenarı.