Savsamak, artık üstünde durmamak, ihmal etmek. Örn: Anayasayı rafa kaldırarak keyfî, gelişi

Alıngan, çabuk darılır olmak, şakadan anlamamak.

Anılmaz olmak, silinip gitmek. Örn: Saatlerce adı dünya yüzünden kaldırılmaya çalışılan

Ağırbaşlı kimseye ufak tefek olaylar etki edemez, zarar veremez.

Binicinin at üstündeki kontrolünü azaltan, atın binicinin komutlarına uymayarak başını bini

1) bir işi aralıksız sürdürmek 2) iyileşememek, yataktan çıkamamak.

Satış miktarındaki değişmenin özkaynak kârlılığı üzerindeki etkisini gösteren ve etkinl

Bir konuda anlaşmaya varılamadığı için onu bir süre gündem dışında bırakmak.

Bir işletmenin satış hacmindeki yüzde değişmenin işletmenin vergi öncesi kârında yarattı�

İşletmenin sabit maliyetlerinin toplam maliyetleri içerisindeki payı.

1) ölüyü gömmek üzere götürmek 2) ölüyü gömmek 3) mec. ortada kalan bir işi bitirmek.

Yasada gösterilen ölüm, zaman aşımı, bağışlama ve işlenen eylemin suç olmaktan çıkmasiy

Birini, herhangi bir amaçla, zorla dağa veya ıssız bir yere götürüp orada tutmak. Örn: Yaln

Tarımsal destekleme programları çerçevesinde, dışalıma konu malların dünya fiyatlarının i

Tarımsal destekleme programları çerçevesinde dışsatıma konu malların dünya fiyatlarının i

Dörtnal koşturmaya başlamak. Örn: Atı dörtnala kaldırdı.

1) oy verdiğini veya söz istediğini elini kaldırarak belirtmek 2) birine, bir şeye vurmaya kalk

Tekerlekleri üzerinde gezebilen motorsuz kaldırıcı.

Boyun kaslarını güçlendirmek için köprü durumundayken halter çalışması yapma.

1) her işten anlar veya anladığı iddiasında bulunur 2) her işe karışır.

Harman işini bitirmek. Örn: Harmanı kaldırmaktan başka bir şey düşünmüyordu. -S. Çokum.

Tutudan kurtarmak. Örn: Bu ipoteği çözmek sizin elinizde! Bir tek siz çözebilirsiniz onu! -N.

Herhangi birini veya bir şeyi onurlandırmak için içmeden önce kadehleri yukarı kaldırmak. Ör

Karşı gelmek, başkaldırmak. Örn: Sen bağ yeri açıyorsun ha? Çevirin şunu dese, yüz sopa

1) yoğun olarak çalışmak, meşgul olmak 2) yoğun bir biçimde düşünmek veya çalışmak 3) k

Eski ingiliz tiyatrolarında eski bir dekor değiştirme yöntemi. Sahne yanlarında duran birer mak

Tiyatro sahnesinde dekor değiştirmeye yarayan eski bir yöntem. Daha çok eski ingiliz sahnelerind

Bir ele geçiricinin pay senedi yerine ödünç sermaye ihracıyla (riskli, çürük tahvil) finanse

Evre çizgesine bakarak, belli bileşimde bir evre soğudukça yeni, daha yoğun iki evrenin ne oran

Bir denge çizgesindeki iki fazlı bir bölgede, fazların nicelik ve bileşimini bulmak için uygul

Aracı istenen yanından yukarı kaldırmaya yarayan aygıt.

(…)noktasında süreksiz olan f işlevi için, (…)iken f(z) ye bir erey varlayan süreksizlik tür

Bir işlev için, soldan ve sağdan ereylerin var ve eşit olduğu süreksizlik noktası.

Bir f işlevi için (…)iken f (z) ye bir erey varlayan (…)tekil noktasındaki tekillik türü.

Birbiri ardınca gelen iki kelimeden birincisinin sonundaki açınığın ikincisinin başındaki a�

1) önemini, değerini yitirmek 2) ucuz fiyatla sokakta satışa çıkarılmak. Örn: Bastığı hi

İşsiz güçsüz dolaşmak. Örn: Kelli felli efendiden adamların hatta sarıklı ulemanın günd

Yasa ve tüzüklerde kimi yargıların ya da yasa ve tüzüklerin tümünün yürürlükten kaldır�

Bir akışkan içinde bulunan bir cismin ağırlığında gözlenen azalma.

Üzerinde bir kaldırma varolan (…)nun sağladığı özellik, bk. kaldırma.

Yeniçerilerin ocakta yemek pişirdikleri kazanı kaldırarak başlattıkları ayaklanmalara verilen

Tar. 1) yeniçeriler yemek pişirilen kazanı devirerek ayaklanmak, isyan etmek. Örn: İkide birde

Bağırıp çağırarak konu komşuyu tedirgin etmek.

Ürün elde etmek. Örn: Kendisi şu kadarcık tarla sayesinde ancak akşamları bir kaşık sıcak

1. (financial leverage) Firmanın borçlanmasının net kâr üzerinde yarattığı değişme, diğe

Gizli amaçlarını, gerçek kişiliğini ortaya çıkarmak.

1) hastalık, tiksinme vb. sebeplerle bir şeyi yiyememek 2) mec. çirkin bir şey karşısında huz

1) bilmez gibi davranmak 2) kabul etmemek, geri çevirmek.

1) saklamak 2) yok etmek. Örn: Takıntılarını ortadan kaldırmaya çalışma. Çünkü bu mümk

Bir toplulukta söz istemek için işaret parmağını açık bırakarak kapalı eli yukarı kaldır

Kemik ameliyatlarında kemik zarını kaldırmaya yarayan aygıt, periostal elevatör.

Sahnedeki bir insanı ya da nesneyi kaldırmada, çekip indirmede kullanılan araç.

Şakaya dayanmak, katlanmak. Örn: Bizim oralılar şakacıdırlar, şaka kaldırırlar. -M. Ş. Es

Ayaklanmak, başkaldırmak.

Bir sayıttaki anlamsız sıfırların düşülmesi. Anlamsız sıfırlar bir sayıtın tümsayı ke

Sağaltılanın, benimsemesi gereken gerçeklere ve kurallara karşı direnmesi.

Sıvı basıncı ile güç ileterek araç kaldırmada kullanılan kaldıraç.

Onuruna dokunan söze dayanamayıp karşılık verir yaradılışta olmak.

Koşarak kaçmak. Örn: Ziver sanki canı çok yanmışçasına -Vay anam- diye bir çığlık kopa

Öğrenciyi sözlü sınav için sınıftaki tahtanın önüne çağırmak.

Uygulanmaz duruma getirmek. Örn: Öte yandan, dünyadaki sorunların çokluğu da uykuyu yürürl�