Doğuda Harezm ve Çağatay, Batıda Eski Oğuz ve Osmanlı Türkçesi


Orta Türkçe dönemi, XIII. yy’dan itibaren, Moğol istilası ile Türk dünyasının farklı yer ve zamanlarında ortaya çıkan edebî dillerin istikrar kazanmaya başlayıp bugünün bağımsız dillerini ve dil gruplarını oluşturduğu dönemdir.

Türk dilini dönemlendirmede Cengiz hareketinin ‘Orta Dönem’ diye tanımlayabileceğimiz belli bir dönemin başlangıcı olarak alınması bizce de son derece isabetlidir, çünkü 840’tan sonra batıya doğru hareketlenen Türk boylarının şekillenmesinde asıl etken, Moğol hareketi olmuştur. Bir bakıma Cengiz (öl. 1227), Orta Asya ve Batı Avrasya’nın bazı yeni unsurlarla da olsa Türkleşmesini sağlamış, ayrıca var olan etnik-dilsel unsurların yeni oluşumlara dönüşmesine yol açmıştır. Başlıca Türk boylarından Oğuz, Kıpçak ve Uygurların bulunduklar ı yerlerde 1200’lerden önce yerleşmiş oldukları iddiasına karşılık onlara şimdiki görünümlerini veren birleştirici tarihî olayın Cengiz çağı ve onun kargaşa dolu yılları olduğu tarihçilerin ortak görüşüdür.

Orta Türkçe döneminin başlangıcından XV. yy’a kadarki dönem içinde doğuda Harezm Türkçesi ve batıda Eski Oğuz Türkçesi (Eski Anadolu Türkçesi) varken, XV. yy’dan XX. yy’a kadarki dönemde doğuda Çağatayca ve batıda Osmanlıca hâkim olmuştur. Bu iki yazı dili yani Osmanlıca ve Çağatayca XX. yy’ın başlarına kadar Türk dünyasının batı ve doğu yakasında devam etmiş, yeni yazı dillerinin oluşumuyla son bulmuştur.


“Orta Türkçe” Terimi

“Orta Türkçe” terimi, ilk kez 1928’de Kaşgarlı Mahmud’un sözlüğünün, yani Dîvânü Lügâti’t-Türk’ün söz varlığı ile ilgili çalışmasında, Carl Brockelmann (1868-1956) taraf ından Karahanlı Türkçesi için kullanılmıştır (Mitteltürkischer Wortschatz nach Mahmūd al-Kāšgarīs Dīvān Lugāt at-Turk, Bibliotheca Orientalis Hungarica 1, Budapest 1928).

Brockelmann, 1954 yılında bu terimin alanını İslâmlığın kabulünden XX. yy’ın başlarına kadarki Orta Asya Türkçesini (Karahanlı, Harezm, Çağatay Türkçeleri) içine alacak şekilde genişletmiş ve bu dönemi “Doğu Türkçesi” adıyla vermiştir (Osttürkische Grammatik der Islamischen Litteratursprachen Mittelasiens, Brill, Leiden 1954).


Başlangıç Çalışmalarında “Orta Türkçe” Teriminin Kullanımı

Yaptığı dönemlendirmede C. Brockelmann’dan sonra Orta Türkçe terimini kullanan Grønbech ve Ligeti olmuştur. Onların yapmış olduğu çalışmalarda Eski Türkçe dönemini anlatırken Orta Türkçe dönemine de yer verdiğimiz için burada tekrar etmek istemiyoruz, fakat bu çalışmalarda Orta Türkçe döneminin X.yy’dan itibaren, yani Karahanlı dönemi ile başlatıldığını hatırlatmak isteriz.

F. Köprülü ise Harezm Türkçesi dönemi olan XIII. ve XIV. yy’ı ilk Çağatay devri içinde değerlendirir (“Çağatay Edebiyatı”, İslâm Ansiklopedisi, C. 3, 24. cüz, İstanbul 1945, s. 275-285). Ona göre, Çağatay Türkçesinin meydana gelişinde ortak karakter Cengiz istilasıdır. Türkistan, Horasan, Harezm ve Altın Ordu’da yazılmış eserler arasında diyalektik farklar pek tabiî ki vardır; fakat Köprülü dil ve edebiyat tarihini dönemlere ayırırken filolojik karakterleri ihmal etmemek gerektiğini, ancak birinci koşul olarak toplayıcı tarihî ve edebî karakterleri göz önünde bulundurmanın gerekliliğini vurgulamıştır.

Ahmet Caferoğlu, ‘Türk Dili Tarihi’ adlı eserinde Orta Türkçe dönemini Karahanlı Türkçesi ile başlatmış ve Türk dünyasının doğu kolundaki Türkçelere “Müşterek Orta Asya Türkçesi” adını vermiştir. Müşterek Orta Asya Türkçesini ise türlü kültür merkezleri ve Türk boylarının etnik ve diğer özellikleri bakımından üçe ayırır:
  1. Karahanlılar devrinden itibaren Kaşgar şivesinde inkişaf eden Türkçe ki buna hem Hakaniye hem Doğu Türkçesi adı verilmektedir.
  1. Batı Türkistan’da Seyhun ırmağının aşağı mecrası ile Harezm’in muhtelif merkezlerinde gelişen Harezm (Altın Ordu) Türkçesi.
  1. Orta Asya Türkçesinin en parlak devrini teşkil eden Çağatay Türkçesi. Nuri Yüce, 1987 yılındaki çalışması ile Orta Türkçe dönemini,
     
  2. Yazı dili olma (XI-XV. yüzyıllar)
  1. Gelişme dönemi (XVI-XX. yüzyıllar) olarak iki alt döneme ayırmış, ikinci alt dönem için şu açıklamayı yapmıştır:

Orta Türkçe devrinde yazı dili hâline gelmiş olan şivelerin eserler vererek edebî bir dil olması, bu döneme rastlar. Osmanlı, Çağatay, Kıpçak, Türkmen vb. şiveler Orta Türkçe devrinde yazı dili hüviyetini kazanmışlar ve birçok eserler vererek bu devrede edebî dil hâline gelmişlerdir.” (“Türk dili ve lehçeleri”, İA (=İslam Ansiklopedisi), 12/2, İstanbul 1987, 468b-530b).

Nuri Yüce’nin bu açıklamaları yaptığı alt dönem, Róna-Tas’ta ‘Geç Orta Türkçe’ adıyla geçmektedir.

Sonraki Çalışmalarda “Orta Türkçe”

Orta Türkçe dönemini XIII. yy’dan itibaren başlatanların başında yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Róna-Tas gelir. Ona göre X. yy’da yazılı ürünlerini vermeye başlayan Karahanlı Türkçesi, Geç Eski Türkçe döneminin 1000 ve 1200’lü yıllarını içeren üçüncü basamağını oluşturur. İslâmiyetin etkisinden uzak olan Moğol dönemi Uygur metinleri, Róna-Tas’ın çalışmasında Orta Türkçe dönemi içinde değerlendirilmiştir.

Róna-Tas, 1200’lerden başlayarak oluşan bölgesel yazı dillerinin gelişip edebî eserler verdiği dönemi ise Orta Türkçe dönemi adı altında toplamıştır. Johanson da yukarıda adı geçen “History of Turkic” adlı çalışmasında bölgesel yazı dillerinin ortaya çıktığı XIII. yy’ı Türk dilinin tarihsel sınıflamasında Orta Dönem’in başlangıcı olarak almıştır. İlk İslâmî eserlerin verildiği Karahanlı Türkçesi onun çalışmasında da Róna-Tas’ta olduğu gibi “Eski Dönem” içinde değerlendirilmiştir.

Yeni Türkçe Dönemi

XX. yy’ın ilk çeyreğinde başlayıp bugünkü Türk dil ve lehçeleri (Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Türkmence, Özbekçe, Kazakça, Kırgızca, Yakutça, Çuvaşça vs.) nin ortaya çıktığı dönemdir. Türk dillerinin bugün kendine has gramer özellikleri vardır ve bunlar edebî eserler veren yazı dilleri hâline gelmişler-dir. Bu Türkçelerden bazıları da siyasal nedenlerle yazı dili hâline getirilmiştir.


Eski Türkçe dönemi ve sonrasını üç ana başlık altında gerekli adlandırmalarla birlikte kronolojik olarak sıralamaya çalışın.

Özet

Türk Dili”nin Orhun (Köktürk) Türkçesinden önceki dönemlerini anlatmak.

Türk dili, bu dili konuşanların sayısı, yazı lı metinlerinin eskili ği ve çokluğu yönleriyle Altay dilleri arası nda yazı dili kimliğini kazanmış en eski ve en önemli dilidir. Türk dilinin tarihlendirilmiş en eski yazıtı, VII. yy’a ait Çoyren (Çoyr, 688- 692) yazıtı olsa da Türk dilinin en az tahribata uğrayan, en uzun ve en fazla anlaşılabilen ilk yazıtları Orhun yazıtlarıdır (Költigin, Bilge Kagan, Tonyukuk). Dilimizin ve tarihimizin en önemli belgeleri ise Orhun yazıtlarıdır.

Türk dilinin dönemlendirilmesindeki kronolojik sıralama şöyledir:
Ana Altayca → İlk Türkçe → Ana Türkçe ve Ana Çuvaşça → Eski Türkçe → Orta Türkçe → Yeni Türkçe

“Altay Dil Teorisi”ni, yani bu dillerin genetik akrabalığını kabul etmeyenler için Türk dilinin dönemlendirilmesindeki ilk evre, 5000 yıllık geçmişi olan İlk Türkçe dönemidir. Altay dil birliğini kabul edenler için ise bu dönemde Türk dili, Ana Altaycadan ayrılmış ve bağımsız bir dil olarak gelişmeye başlamıştır.

İlk Türkçe dönemi, ogu x şeklinde konuşanlar vardır. Daha sonraki Ana Türkçe döneminde Türk dili, ogur şeklinde x değişkeninin r ’li konuşurları ile oguz şeklinde x değişkeninin z’li konuşurları olarak, yani Ana Çuvaşça ve Ana Türkçe diye ayrılmıştır. Çuvaşça dışında bütün Türk dil ve diyalektleri Ana Türkçe; Çuvaşça ise Ana Çuvaşçadan gelişmiştir.

Orhun (Köktürk) ve Uygur Türkçelerinin de içinde bulunduğu Eski Türkçe Dönemi ve sonrasını tanımlamak.

Türkologlar tarafından Türk dili, ilk yazılı ürünlerden başlanarak üç dönemde ele alınıp incelenmiştir. Bu dönemler genelde şu adlandırma ile verilir:

  1. Eski Türkçe
  1. Orta Türkçe
  1. Yeni Türkçe


Eski Türkçe döneminin başlangıç aşaması Köktürkçedir. Köktürkçe, ‘Türk’ adının tarihî kaynaklarda ilk olarak geçtiği, Türk dilinin ilk yazılı kaynaklarının bulunduğu ve Türk dilinin yapısını gerçek bilgilerle tespit edebildiğimiz ilk dönemdir.

Eski Türkçe dönemi, Türk dilinin yazıya geçirildiği Köktürkçe (=Orhun Türkçesi), Uygurca ve Karahanlı yazı dillerini (VII-XII. yy) kapsar. XIII. yy’a kadar Türk dünyasının doğu kolunda iki ayrı bölgede iki ayrı yazı dili oluşmuştur. Bunlardan biri Ötüken’de ve daha sonra Doğu Türkistan’daki Tarım Bölgesi’nde kullanılan Köktürkçe ile Uygurca, diğeri de Kaşgar’da ortaya çıkan Karahanlı Türkçesidir.

Orta Türkçe dönemi, XIII. yy’dan itibaren, Moğol istilası ile Türk dünyasının farklı yer ve zamanlarında ortaya çıkan edebî dillerin istikrar kazanmaya başlayıp bugünün bağımsız dillerini ve dil gruplarını oluşturduğu dönemdir. Orta Türkçe döneminin başlangıcından XV. yy’a kadarki dönem içinde doğuda Harezm Türkçesi ve batıda Eski Oğuz Türkçesi (Eski Osmanlıca) varken, XV. yy’dan XX. yy’a kadarki dönemde doğuda Çağatayca ve batıda Osmanlıca hâkim olmuştur.

Yeni Türkçe dönemi, XX. yy’ın ilk çeyreğinde başlayıp bugünkü Türk dil ve lehçelerinin ortaya çıktığı dönemdir.

Admin

Taglar: DoğudaHarezmÇağatayBatıdaEskiOğuzOsmanlıTürkçesi

Türk Dili ve Tarihi - İlginizi çekebilecek başlıklar
Altay Dil Birliğini Kabul Etmeyenler ve Çekimser Kalanlar

Altay dil birliğ i teorisine karşı olanlar; yani Türk, Moğol, Tunguz (belki Kore ve Japon) dillerinin ortak bir atadan geldiği görüşüne karşı olanlar da vardır.

Altay Dilleri Teorisi

Ural-Altay dillerinin Altay dil grubunu oluşturan, Türk, Moğol, Tunguz-Mançu (belki Kore ve Japon) dillerinin akrabalığ ına inanan yani bu dillerin ortak bir kaynaktan geldiği görüşünü savunan ve bunu tespit etmeye çalışan teoriye, Altay D

Köktürk, Uygur ve Karahanlı Türkçeleri

Türkologlar tarafından Türk dili, ilk yazılı ürünlerden başlayarak üç dönemde ele alınıp incelenmiştir. Bu dönemler genelde şu adlandırma ile verilir



Sayfa Yorumları

Yorum Ekle





Mesaj / Bildirim Gönderin