Ural - Altay Dil Ailesi Üzerine Yapılan İlk Çalışmalar


Ural-Altay dil ailesinin varlığı, bugün için hâlâ kesinleşmediğinden bir teori konumundadır. Bu alanda ilk çalışan kişi olarak İsveçli subay Philipp Johann Tabbert von Strahlenberg (1676-1747) gösterilir. 1709 yılında İsveç Kralı XII. Charles (= Demirbaş Şarl) ile Rus Çarı I. Pyotr (=Büyük Petro) arasında cereyan eden Poltava meydan muharebesinde İsveç’in Rusya karşısında yenilgiye uğraması üzerine tutsak edilen İsveçli askerler arasında Strahlenberg de vardır ve Batı Sibirya’ya, Tobolsk şehrine sürgün edilmiştir. Sürgünde bulunduğu on yıldan fazla süre boyunca Strahlenberg, Sibirya hakkındaki türlü çalışmalar ve özellikle de hazırlayıp Rus Çarı’na takdim ettiği Sibirya ve Orta Asya haritası ile dikkatleri çekmiştir. Bu arada Rusya tarafından yine Tobolsk’a araştırma yapmak üzere gönderilen Daniel Gottlieb Messerschmidt (1685-1735)’in yanına yardımcı olarak verilmiştir. Sibirya’da toplamış olduğu bilgi ve gözlemlerle ülkesine dönünce kısa adı Türkiye Türkçesine Asya ve Avrupa’nın Kuzey ve Doğu Kısımları olarak çevrilen bir kitap yayımlar (Das Nord und Östliche Theil von Europa und Asia, Stockholm 1730).


Bu kitapta, Rusya tarihi ve kültürü konusunda verilen bilgilerin yanı sıra özellikle söz konusu coğrafyada yerleşmiş halklar ve onların dilleri de konu edilmiştir. Strahlenberg’in eserinin 13. bölümünde Türklerden kalan mezar taş lar ı ve yazıtlardan söz edilmekle birlikte bunları n çizim ve gravürlerine de yer verilmiş olması eseri, Türkoloji açısından önemli kılan bir özelliktir. Bu yazıtlar, bugün bilim çevresinde Yenisey yazıtları olarak tanınır.


Yenisey yazıtlar ı hakkında ilk bilgileri vermesi bakımından Strahlenberg ve eseri önemlidir.


Eserin önemi bu kadarla sınırlı değildir. Eserde, Türk dilleri arasında ‘Yakutça’ ve ‘Çuvaşça’dan da bahsedilerek bu dillerden sözcük listeleri verilmiştir. Bu durum, Strahlenberg’in ne derece iyi gözlem yapabildiğinin kanıtıdır. Çünkü Türkolojinin kurucularından olan Wilhelm Radloff, 1893-1911yıllar ında Versuch eines Wörterbuch der Türk-Dialekte (Opıt Slovarya Tyurkskih Nareçiy=Türk Lehçeleri Sözlüğü Denemesi), ismiyle yayımladığı dört ciltlik karşılaştırmalı sözlüğünde ne Yakutça ne de Çuvaşça’ya yer vermişti.


Strahlenberg, eserinde Kuzey Avrupa ve Sibirya arasında Ural -Altay kavimlerinin konuş tuğu 32 dili “Tatar” adı altında toplamış ve bu dilleri konuşan halkların isimlerini vererek Tabula Polyglotta (=çok dilli tablo)’da altı gruba ayırmıştır:
  1. Fin-Ugor
  2. Türk-Tatar
  3. Samoyed
  4. Moğol-Mançu
  5. Tunguz
  6. Karadeniz ve Hazar Denizi arasındaki halklar.

Bu altı grup, ilk beş grupta 60, altıncı grupta ise 55 olmak üzere sayı, akrabal ık, tabiat, organ, hayvan, renk ve sıfat adlarından oluşan 115 kelime kullanılarak birbiriyle karşılaştırılmışt ır. Strahlenberg’in Ural-Altay dilleri için yapmış olduğu bu tasnif, 19. yüzyılın ortalarına kadar kullanılmıştı r. Strahlenberg, ayrıca eserinde Vocabularium Calmucko-Mungalicum (= Kalmukça-Moğ olca Söz Dağarcığı) başlığıyla 1500 kelimelik bir Moğolca sözlüğe de yer vermiştir.


Daha önce, Strahlenberg’in Sibirya’da geçirdiği esaret yıllarında Messerschmidt’e yardım ettiğinden söz etmiştik. Strahlenberg eserinde; konu edilen ülkelerde daha uzun süre kalarak sürdürdükleri çalışmalara daha vâkıf olan Messerschmidt’le beraber söz konusu malzemeyi topladıklarını, fakat döndüğünden beri ondan haber alamadığından bu yayıma karar verdiğini ve aslında bu malzemeyi onun yayımlaması gerektiğini söyler. Kısacası , Mes-serschmidt ile kurduğu ili şkinin, onun çalışmasının bilimsel nitelik kazanmasında büyük katkısı olmuştur.


Strahlenberg’in eserinin önemini üç madde hâlinde özetleyiniz.


G. Messerschmidt, 1720-27 yılları arasında Rus Çarı I. Petro’nun emriyle, Petrograd (= St. Petersburg/Leningrad)’da yeni kurulmak üzere bulunan Bilimler Akademisi’nin teşebbüsüyle, Sibirya’da araştırmalar yapmak üzere görevlendirilmişti. Titiz bir bilim adamı olarak çalışan Messerschmidt, araştırma gezisi sırasında günlük notlar tutar; levhalar düzenler, resim ve haritalar çizer. Bu notlarda, Sibirya’nın 18. yüzyıldaki durumunu inceler. Ancak onun tutmuş olduğu notlar ve diğer malzeme, Strahlenberg’in notları gibi hemen yayımlanmaz. Yayımlanması için ne yazık ki 240 yıl beklenmiştir. Bu notlar, 1962-1977 yılları arasında Doğu Berlin’deki ‘Akademia-Verlag’ yayını olarak Forschungsreise durch Sibirien (=Sibirya Boyunca Keşif Seyahati) adıyla beş cilt hâlinde yayımlanmıştır. Messerschmidt’in topladığı malzeme botanik, zooloji, mineraloji, tıp, dilbilgisi, tarih, arkeoloji ve etnografya konularıyla ilgilidir. Onun notlarının Türkoloji açısından önemi, Yenisey yazıtları hakkında ilk bilgilerin bu notlarda verilmiş olmasıdır. Yukarıda Yenisey yazıtları hakkında bilgi veren kişi olarak Strahlenberg’in adı geçmişti. Strahlenberg’in notlarını gezi sonrası hemen yay ımlaması, ona bu sıfatı kazandırmıştı. Aslında bilimsel olarak yazıtların planlar ını çizen, onlar hakkında bilgi veren kimse Messerschmidt’tir. Türkiye’de Türkoloji bilim dalının gelişmesinde öncü şahsiyetlerden biri olan Saadet Çağatay, Mes-serschmidt’in değerli eserinin Doğu Berlin’de 1962-1966 yılları arasında basılan ilk üç cildini « “D. G. Messerschmidt, Forschungsreise durch Sibirien 1720-1727. I. Cilt: 379 sayfa, 9 resim, 1 harita, 1962; II. Cilt: 270 sayfa, 10-31 resim ve levhalar, 1964; III. Cilt: 274 sayfa, 8 resim ve levha, 1966, Akademie-Verlag, Berlin”, Türkoloji Dergisi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Enstitüsü, C. III, S. 1, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara 1968, s. 133-139 » künyeli makalesiyle tanıtmı ştır. Ancak, Akademie-Verlag makalenin çıktığı yıl olan 1968’de IV. cildi, 1977’de ise son cildi yayımlayarak Messerschmidt’in eserini beş ciltlik bir takım hâlinde ilim âleminin istifadesine sunmuştur.


Aslında Yenisey yazıtlarının varlığı 13. yüzyıldan beri bilinmekteydi. İlhanlı tarihçisi Alâüddîn Atâ Melik Cüveynî, Târîh-i Cihân-güşâ adlı eserinde Orhun harfleriyle kayalara kazınmış Türk kitâbelerinden bahseder. Daha sonra da eserlerinde çeşitli vesilelerle Orhun harfli yazılı taşlardan bahseden yazarlar olmuşsa da, bunları kitap malzemesi olarak değerlendiren ve ilim âleminin dikkatine sunan kişiler olarak Strahlenberg ve Messerschmidt kaydedilmelidir. Özellikle Strahlenberg eserinde yaptığı tasnif ve karşılaştırmalarla hiç farkında değilken Ural-Altay araştırmalarının öncüsü olmuştu. Strahlenberg’in yayını Batılı bilim adamlarının dikkatini çekmiş ve kendisinden sonra Yenisey bölgesinde daha birçok yazı lı taş bulunmu ştu, fakat 1889’a gelindiğinde bir Rus sefer heyetinin başında arkada şlarıyla birlikte Moğolistan’da araştırma-lar yapan Nikolay Mihayloviç Yadrintsev (1842- 1894), ilk Orhun âbidesini bulur. Bulduğ u yazılı taş Köktürk prensi Köl Tigin adına dikilmiştir. Hemen sonra buna bir kilometre mesafede bulunan ikinci âbide ise II. Köktürk Devleti imparatoru Bilge Kağan’a aittir. Tonyukuk âbidesi ise, 1897 yılında Köl Tigin ve Bilge Kağan âbidelerinin 360 km. doğusunda botanikbilimci Yelizaveta Klements tarafından bulunmuştur.


Yakutça: Yakutça ya da Saha Türkçesi
Yakutların (Saha Türklerinin) konuştuğu, Türkçenin uzak koludur. Türk dillerinin Sibirya grubuna bağlıdır. Yaklaşık 500.000 kişi tarafından konuşulur. Yakutça’ya Sahaca da denir. Yakutçayı konuşanların çoğunluğu kuzey-doğu Sibirya’da, Rusya Federasyonu’na bağlı özerk Saha Cumhuriyeti’nde yaşar. Başkentleri Yakutsk şehridir.


Çuvaşça
Rusyanın orta kesiminde, Ural Dağlarının batısında yaşayan Çuvaşların konuştuğu, Türkçenin en uzak koludur. Türk dillerinin Ogur/Bulgar grubuna mensup olarak varlığını korumuş tek Türk dilidir. Çuvaşça, Çuvaşların anadili ve Çuvaşistan’ın resmi dilidir. Yaklaşık 2.000.000 kişi

Admin

Taglar: UralAltayAilesiÜzerineYapılanİlkÇalışmalar

Türk Dili ve Tarihi - İlginizi çekebilecek başlıklar
Altay Dil Birliğini Kabul Etmeyenler ve Çekimser Kalanlar

Altay dil birliğ i teorisine karşı olanlar; yani Türk, Moğol, Tunguz (belki Kore ve Japon) dillerinin ortak bir atadan geldiği görüşüne karşı olanlar da vardır.

Altay Dilleri Teorisi

Ural-Altay dillerinin Altay dil grubunu oluşturan, Türk, Moğol, Tunguz-Mançu (belki Kore ve Japon) dillerinin akrabalığ ına inanan yani bu dillerin ortak bir kaynaktan geldiği görüşünü savunan ve bunu tespit etmeye çalışan teoriye, Altay D

Doğuda Harezm ve Çağatay, Batıda Eski Oğuz ve Osmanlı Türkçesi

Orta Türkçe (XIII.-XX. yy): Doğuda Harezm ve Çağatay Türkçesi; Batıda Eski Oğuz ve Osmanlı Türkçesi

Ural - Altay Dil Ailesi

Asya’nın Büyük Okyanus kıyılar ından, Orta Avrupa’ya ve Akdeniz kıyılarına kadar uzanan alanda konuşulan Ural-Altay dil ailesi, Ural ve Altay dilleri olmak üzere iki gruba ayrılır.

Yapıları Bakımından Diller

Yalınlayan (Tek Heceli) Diller. Bağlantılı ve Kaynaştıran (Eklemeli) Diller. Bükümlü (Çekimli) Diller



Sayfa Yorumları

Yorum Ekle





Mesaj / Bildirim Gönderin