Bir işin önemsiz fakat ağır ve yorucu yükünü taşımak. Örn: Yok, yok! Sizi kimse hamallık

Bir işin istediği gibi olması için uygun zemin hazırlamak.

Başkasının malını kendine mal etmek. Örn: Onu soyup soğana çevirecek, babasından kalan evl

Önemsiz bir şeyi önemli bir sorun durumuna getirmek. Örn: Orada kimseyi kıskanmamışken bu so

Bir şeyin olumlu veya olumsuz yönlerini gözden geçirerek bir yargıya varmak.

Argo maddi ve manevi destek olmak, yardım etmek. Örn: O kadar uzatmayalım bu işi, sana bir kıy

Kendini belli etmeyerek başkasının adından, yetkisinden, gücünden yararlanmak.

Birini razı ve hoşnut etmek. Örn: Ben patronun gönlünü ederim, hafta arasında. -N. Cumalı.

Her türlü istek ve dileği yerine getirmek. Örn: Ben dünyaya sanki herkesin keyfini yapmak, her

Tkz. birine gereken ceza veya cevabı vermek, hakkından gelmek. Örn: Hiç canını sıkma, dedi,

... imişçesine davranmak. Örn: Sever gibi yapmak.

Doğaüstü güç, nesne ya da varlıklara dilekte bulunan birey ya da toplulukların, isteklerinin

Birine karşı gösteriş yapmak. Örn: Yanındaki kıza afi yapmak için onun önüne, dilenciye s

Birini kandırmak, yanıltmak amacıyla duygularını, düşüncelerini olduğundan başka türlü g

1) kolay konuÅŸma yeteneÄŸi olmak 2) inandırıcı söz söyleme yeteneÄŸi olmak. Örn: Çok şükÃ

Bir kaynaktan sürekli olarak çıkar sağlamak.

Bağışıklık veya tedavi amacıyla vücuda aşı vermek.

Daha iyi bir yere geçmek için bir durumu veya bir kimseyi araç olarak kullanmak.

Birini aldatmak, kandırmak için dalavere çevirmek.

Bisiklet, araba vb.nde lastiğin yüzeyinde şişlik oluşmak.

Bir kişiyi, bir durumu bulunduğu konumdan daha yükseğine erişmek için araç olarak kullanmak.

1) bir kimseyi bir iÅŸi yapmaya zorlamak, zor kullanmak 2) sp. oyuncunun rahat hareket etmesini enge

1) suç işlendiği veya suçluların bulunduğu sanılan bir yere ansızın girmek 2) düşmana ans

Çok sevinmek. Örn: Sabaha kadar tepindiler. Bayram ediyorlar. -N. F. Kısakürek.

Verilen öğütleri dinlemeyerek tutumunu sürdürmek. Örn: Her şeye peki, olur der fakat sonunda

Seyirci, beğenilen bir konserin sonunda tempolu biçimde alkışlayarak sanatçıyı veya sanatçı

Borçlanmak. Örn: Altlarında şilte, dolaplarında eşya kalmadı ama kimseye de borç yapmadıla

Gösterişli davranmak, fiyakalı durumda olmak. Örn: Baktım ki caka yapıyor, vesikayı el âlem

1) boşa konuşmak, gevezelik etmek 2) aykırı düşünceler ortaya atmak.

1) bir tartışmada, karşı düşüncede olanları alt etmek için sert davranışta bulunmak 2) as

Toplu olarak eğlenmek. Örn: Bir ziyafette cümbüş yapanları teker teker tokatlamış. -A. Kaba

Bir işi her yolu deneyerek gerçekleştirmek.

Gerçekte bulunmayan bir konu üzerinde varmış gibi savunuculuğunu yapmak, hayalî konularda gere

Tatil sonrası öğrenciler yeni öğretime başlamak.

1) sınıfta belli bir programa bağlı olarak herhangi bir konuyu işlemek 2) sınıfta verilen öd

1) küçük veya büyük abdestini donuna etmek 2) mec. çok korkmak.

1) bazı bedensel özellikleri değiştiren veya artıran bir uyarıcı maddeyi çok az miktarda alm

Argo dalavere, hile ile birini kandırmak, aldatmaya çalışmak.

Bir konu üzerinde gereksiz yere süslü sözler söylemek. Örn: Biz edebiyat yapmıyoruz, gazetec

Gücünün yettiği kadarını yapmak. Örn: Bunu başarmak için elinden geleni yapacaksın, dedi.

Argo hiçbir iş yapmadan yan gelip yatmak.

Gözetlemek. Örn: Bir kadınla erkeÄŸin buluÅŸmasında erketelik yapmak, pek de onurlu bir iÅŸ deÄ

Bir yere bakmadan bellekte kalan biçimiyle yapmak.

1) ezberden yapmak 2) model veya doğa karşısında durmayarak fikirden tasavvur ve tahayyül suret

Yanlış davranışta bulunmak. Örn: Yeteneksizliğini ortaya koyacak bir falso yapmaktan korkuyor

Özverisini ortaya koymak. Örn: Yalnız rica ederim, bir an için zahmet ve fedakârlık daha yapÄ

1) olayların sebep ve sonuçları üzerine kendince soyut birtakım düşünceler ileri sürmek. Ö

Freni kullanarak taşıtın hızını kesmek veya taşıtı durdurmak.

Bilmeden yersiz bir davranışta bulunmak veya baÅŸkasını incitecek söz söylemek, pot kırmak, Ã

At yarışında veya hazırlık çalışmasında iyi bir derece elde etmek.

Gam biçiminde deneme ve alıştırmayı çalgı veya sesle uygulamak.

Konuşurken veya yazarken başka kaynak veya olaylarla bağlantı kurmak.

1) düzensiz ve rahatsız edici sesler çıkarmak. Örn: Karanlıkta bana çarpıp da gürültü ya

Önemsiz bir şeyi abartmak. Örn: Arkadaşım İrfan'ın habbeyi nasıl kubbe yaptığını çok i

1) atılmak, saldırmak. Örn: Sinir içindeki kadına o anda hamle etme aptallığını da yapmıÅ

Birçok çeşitten birer parça alıp yeni bir birleşim oluşturmak.

Birini tutum ve davranışlarıyla mutlu etmek.

1) kalorifer peteğinde sıvının yerine hava dolmak 2) mec. böbürlenmek.

Hazır olmak için gereken şeyleri toplamak veya durumları sağlamak.

Ayrıntılarıyla hesap edip düşünmek. Örn: Yıllardır ilk defa hesap kitap yapmadan etrafına

1) aldatmak. Örn: Yarışmaların eski tadı kalmadı Sabri Bey, binbir türlü hile yapıyorlar.

1) hülleyi gerçekleştirmek 2) bir işte geçici çözüm için hileye başvurmak.

Beden hareketleri yapmak. Örn: Evinden yalnız idman yapmak için çıktığına eminim. -S. F. Ab

İğne ile vücuda sıvı bir ilaç vermek. Örn: Ölecek miyim? İğne yap bana doktor diyordu. -S

Belli bir konuda özel eğitim görmek, uzmanlaşmak, ihtisaslaşmak. Örn: Ben tütüncülük üze

İş yerinde işe başlamak. Örn: Şimdiye kadar sabah postasının çoktan işbaşı yapması, ot

Duraklamak, beklemek. Örn: Bir geçitte bir dakika kadar istasyon yaparak geçit bekçisiyle yâre

Hoş görülmeyen şeyi gizlice ara sıra yapmak. Örn: Fakat yeni görevini de ihmal edip fırsat

İnsanları kırmak ve üzmek, mutlu etmekten daha kolaydır.

Tavla oyununda bir haneye üst üste iki pul getirmek ve o hanenin karşı oyuncu tarafından kullan

1) bir şey istemek veya söylemek için karşısındakini önceden başka sözlerle hazırlamak. Ö

Üstüne atılmak, aceleyle almak. Örn: El elin ayıbını terzi kumaşı alır gibi kapış kapı

Kaş ve gözle bir şeyler anlatmak, dikkat çekmek. Örn: Murat Bey konuşurken bana kaş göz iş

1) iki metal veya yapay parçayı ısı yoluyla birleÅŸtirmek 2) mec. sırayı beklemeden baÅŸkalarÄ

1) tutumlu davranmak 2) azaltmak. Örn: Bu durum, ister istemez evi doldurup boşaltanlarda da kıs

Taşıt fren görevini yerine getirdiği hâlde duramayıp kaymak.

Çok korktuğunda idrarını veya dışkısını kaçırmak.

Kötü davranmak, zarar vermek. Örn: Kötülük edeni öldürür veya ayetlerin emrettiği cezalar

1) herhangi bir toplulukta oturumlar dışında gizli çalışmalar yapmak 2) bir amaca ulaşabilmek

1) karşı cinsten birine ilgi göstererek onun hoşuna gitmek, gönlünü kazanmaya çalışmak. Ö

Uzun ve peş peşe bir sıra oluşturmak. Örn: Ama hâlâ bilet var diye bekleyen en aşağı beş

Sinema/TV. Makyajı uygulama işi.

1) bir araca istenilen hareketi yaptırmak. Örn: Yolun iki tarafına arabalar park ettiÄŸi için Ã

Tek. motorlu araçlarda platin elektrik akımını geçirmeyecek ölçüde oksitlenmek, işlevini ya

Bir iş yerinde, yasal günlük iş süresi dışında ek bir ücretle fazla çalışmak.

Tkz. 1) bildiği bir şeyi bilmez görünmek 2) bahane ileri sürmek.

Birini budala yerine koymak, alay etmek.

Bir söze, bir davranışa benzeriyle karşılık vermek.

Karşısındakini kızdırmak için ona gösteriş yapmak. Örn: Yolun ortasında bir kolunu belime

Argo bir hareketi yalandan yapmak veya yapar gibi görünmek. Örn: Numara yapıyorum gibi bir şey

Bir olayı gereğinden fazla büyütmek, sorun çıkarmak.

Yok olmamak amacıyla mücadeleye giriÅŸmek. Örn: KurtuluÅŸ Savaşı'nda bir ölüm kalım savaÅŸÄ

Sp. 1) güreşte rakibe oyun uygulamak 2) mec. hile yapmak.

Para kazanıp biriktirmek. Örn: Açıkhava'da, Maksim'de verdiği temsillerle kısa zamanda ün ve

1) tekerlek, tutunma eksikliği sebebiyle ilerlemeksizin aynı noktada dönmek 2) mec. herhangi bir

Sağlığı korumak veya düzeltmek amacıyla özel bir beslenme düzeni uygulamak. Örn: Fiyatlar

1) uçak dik biçimde inmek 2) bilardoda, masaya dikey durumda tutulmuş isteka ile topa vurmak 3) s

Önemsiz bir olayı büyütmek. Örn: Kafaları bu işe yatmazsa müşavir beylerle müdür beyleri

Bir işi çözümlemek için politika yolunu kullanmak.

Bir yere gidip gelmek, sefer yapmak. Örn: Araba şehre günde üç posta yapar.