1) yapılması düşünülmüş olduğu hâlde yapılmamak 2) kararı bağlandığı hâlde uygulanm

Alay o işten umudunu kesmek, o işin olacağına inanmamak, o işten vazgeçmek.

Bir şey yapılırken veya konuşulurken çıkagelmek.

Belli bir iÅŸi aralıksız bir biçimde yapmak. Örn: Nevin tercüme etmeye hazırlandığı romanÄ

Hakkı yokken bir şeyi kendine mal etmek, bir şeyi alıp vermemek. Örn: Bunlar eşeğin büsbüt

Çekinmeden sonucu tehlikeli olabilecek bir şeyle uğraşmak, yılmamak.

Bir ÅŸeyin veya kimsenin kusurlu olabileceÄŸini kabul etmemek.

Birinin her davranışını hoş görmek.

Bir kimseye çok saygı ve sevgi göstermek. Örn: Ama azdır sanatçılara saygı gösterenler, on

Sevdiği birinden başkasını sevmemek.

Güçlükler birinin omuzlarına yüklenmek. Örn: O giderse bütün yük kızın üstüne kalacak.

Birini severken bir başkasını daha sevmek. Örn: Sanki ben sizin üstünüze birini sevmişim, h

1) bir şey yapmasını baskı yaparak istemek. Örn: Bir gün o kadar üstüne vardılar ki Resul

Görevi olmamak, o görev kendini ilgilendirmemek. Örn: Hiç de değil, üstümüze vazife olmayan

Yamanmak. Örn: Kız belli ki seni gözüne kestirmiş. Üstüne yıkılmak istiyor. -E. İ. Benice

1) kendisinin de sorumlu olduğu bir işin ağırlığını başkalarına yüklemek. Örn: Tek tük

Korkutmak, yıldırmak amacıyla saldıracakmış gibi yapmak. Örn: Bir gün üstüme yürüdü, s

Gereksiz olduğunu belirtmek için üstünü çizmek.

Bir kimsenin aklına gelmeyen bir çare, başka birinin aklına gelebilir.

Olumsuz davranış içerisinde (olmak). Örn: Hacı Ömer'in bütün aksiliği üstündeydi. -R. N.

Düşünülmeyen, beklenilmeyen şeylerin de olabileceğini anlatan bir söz.

1) malı, parayı düşüncesizce harcayıp tüketmek. Örn: Babasından kalan servetin altından g

1) bir şey bulmak için aramadık yer bırakmamak 2) söz veya tutumuyla çevreyi birbirine düşü

Atın üzerinde duran aslan gösterisi.

At sırtında duran ayı gösterisi.

At üstünde el çabukluğu numaraları gösteren sanatçı

Atın üstünde duran kaplan gösterisi.

At sırtında binen köpek gösterisi.

At sırtına binen maymun gösterisi.

Birkaç at üstünde binicilerin yaptığı piramit.

At koşarken üstünde takla atma gösterisi.

Bir at üstünde birbirinin omuzuna çıkıp ayakta duran üç binici.

1) dinç olmak, canlı olmak. Örn: Enişte, delikanlıları gölgede bırakacak kadar çalıştı

Başkasının yardımına ihtiyaç duymadan güçlü bir biçimde sorunları çözebilecek durumda o

Bir kimsenin hep aynı şeyi veya hikâyeyi anlatması karşısında söylenen bir söz.

büyük bir saygı ve ilgi ile karşılanır veya ağırlanır anlamında kullanılan bir söz.

1) her zaman iyi karşılanmak, ağırlanmak. Örn: Ä°yi, sefa geldiler, hoÅŸ geldiler, başımızÄ

Belirtilen istekleri içtenlikle yapmayı kabul etmeyi anlatan bir söz.

herkesin ayakta olduğu kalabalık anlamında kullanılan bir söz.

Çok kısa sürede pek çok yalan söylemek. Örn: Bir ayak üstünde kırk yalanın belini büktü

Çok kısa sürede pek çok yalan söylemek.

Arka arkaya meydana gelmek, ara vermeden olmak. Örn: Son günlerde birbiri üstüne gelen yorgunlu

1) süresi, etkisi çok az olacak bir iş yapmak 2) bir kimseye etki yapmayan sözler söylemek.

İstenilen şeyin büyük bir memnunlukla yapılacağını anlatan bir söz.

Küçük ya da büyük bir çatkı (sehpa) üzerinde numaralar gösteren hokkabaz.

Hiçbir yere tutunmadan iki teker üzerinde dengelenme sanatı.

Aynı evde oturan iki aile arasında er geç birtakım anlaşmazlıklar çıkar.

Yenilmesi imkânsız gibi görünen zorlukların da üstesinden gelinir.

Yersiz ve saçma sözler karşısında söylenen bir söz.

Bir yerde tedirginlik duymak. Örn: O bir yıl içinde diken üstünde otururum o evde düş kurama

Bir ülkenin, baÅŸlangıçtaki faktör donanımı ve teknolojik düzeyine baÄŸlı olarak sahip olduÄ

1) tehlikeli bir durumdan zarar görmeden kurtulmak 2) işi rast gitmek. Örn: Yüze gülücü, her

Her şey birbirinin üstüne konulamaz, birbiriyle birleştirilemez.

Herhangi bir iş yapmadan boş oturmak. Örn: Herhâlde konağın kuytu bir köşesinde, gene el el

Bir kimse, kendisinden üstün bir başkasının da olabileceğini bilmelidir.

Eğreti olarak alınan şey, dikkatle korunur bir süre sonra olduğu gibi geri verilir.

İki el üzerine dayanarak bacakları havada dikey tutma.

Davranışlarıyla belayı üstüne çekmek.

Bilgili ve görgülü kişi, iş başında ve zengin olmasa da bilgisiz ve görgüsüz kişilerin ü

1) kıskançlık sebebiyle herkesin ilgisini çekmek. Örn: O, dükkânı sana vereyim, dedi, ben i

Sürekli denetim altında bulundurmak. Örn: Buna raÄŸmen, bir ÅŸey yakalamak ümidiyle gözünü Ã

Bir sevgili üstüne bir ikincisini sevmemek.

Diken üstünde oturmak. Örn: Konuk kadının durgunluğu evdeki tedirginliktendi, iğne üstünde

Türk cambazlarının bir gösterisi : Gergin ip üzerinde güreş etme.

1) buharla işleyen araçlar kalkmaya hazır duruma gelmek. Örn: Gemi istim üstünde, kalkması y

Yokluğunda kendisinden söz edilen kimse, konuşmanın üzerine gelirse o iyi insandır, denilir.

Benzerleri arasında sivrilmiş olmak, seçkin duruma gelmek. Örn: Merkez azaları, âyandan birka

Sıkıntı ve tersliklerin üst üste geldiğini anlatan bir söz.

İstenilen şeye ulaşma imkânı verilmemek.

Karısı varken bir kadınla daha evlenmek. Örn: Fakat hanımefendi, bugün İstanbul'da karısın

İki ülke, iki mal, takas ekonomisi, ölçeğe göre sabit getiri, tam işlendirme, tam rekabet, ta

İyilik sevmeyen, karşısındakinin iyi olmasını istemeyen kişi, atacağı bir şeyi diğerine y

Senden çekinen, korkan kişi, çok sıkıştırırsan sana karşı gelir.

Endüstrideki mevcut firmaların hammadde, nitelikli iÅŸgücü ve finansman gibi girdileri daha düÅ

İki ülke, iki mal, takas ekonomisi, ölçeğe göre sabit getiri, tam işlendirme, tam rekabet, ta

Bir şeyin veya yerin her tarafını karıştırmak, dolaşmak vb. Örn: Geze dolaşa şehrin ne al

Amacını gerçekleştirmesi mümkün olmayan kişinin karşısına, hatır ve hayale gelmeyen ve ye

Kişi dostuna sık sık giderse seyrek gittiğinde gördüğü konukseverliği görmez.

Sırık üstüne sırık konularak yapılan dengeleme gösterisi.

Deniz dibinin yükselerek kara durumuna gelmesi.

Görünür olmak. Örn: Bilinçaltı bir baskı belki de ilk kez su üstüne çıkıyordu. -Ç. Alt

Hiç kimse suçlu olduğunu kabul etmek istemez.

Dansçının tabanının her noktasının yere değmesi.

Amacını gerçekleştirmesi mümkün olmayan kişinin karşısına, hatır ve hayale gelmeyen ve ye

1) kesin olarak belirlemek. Örn: Tam üstüne bastın canım, ben sıradan değil sıra dışı bi

Baştan başa yıkıp yerle bir etmek. Örn: Kaçsan da kaç para eder? Sana, köyde taş taş üst

Aynı evde oturan iki aile arasında er geç birtakım anlaşmazlıklar çıkar.

Hazır, dikkatli, uyanık bulunmak, tetikte olmak. Örn: Kimisi dönmeye başlamış bile kimisi te

1) Tanrı esirgesin, üstümden uzak olsun anlamında kullanılan bir iyi dilek sözü 2) ÅŸaÅŸma, Å

Eski yazımızda kısa a ve e' yi gösteren hareke.

Sinema/TV. Bağıntılı açıklığı çok büyük olan mercek çeşidi.

Çok düşük sıcaklıklarda, nicemsel sıfır noktası devinimi yüzünden katılaşamayan helyumu

Çocuklar için 120 Z.B. ve daha yukarısında olanların, yetişkinlerin ise ancak en üst yetenek

(karşılık: hipertrof), (Yun. hyper = üstünde, Yun.trophe = besin) Çok besin alan.

(karşılık: hipertrofi), (Yun. hyper = üstünde, Yun.trophe = besin) Besin çokluğu yüzünden g

Bir şeyi veya kimseyi başkasından daha değerli bulmak veya görmek.

Yaşdaşlarının çoğunluğuna göre üstün öğrenme ve eğitilme gücü olan çocuk.

X kromozomu ile otozom oranının (X/A) 1.0'den büyük olduğu, genellikle steril ve güçsüz anor

X kromozom ile otozom oranının (X/A) 0.5'den küçük olduğu anormal Drosophila erkekleri. Bir X

Çok düşük sıcaklıklarda, eksiciklere karşı direncini yitiren özel özdek.