Yapabilme yolu, imkânı sağlamak. Örn: Bu arzumda bana en çok kolaylık gösteren Behiç'tir. -

Bir iş veya bir görev için birini aday olarak belirlemek, namzet göstermek. Örn: Siyasi parti

Arandığında bulunabileceği, oturduğu yeri bildirmek. Örn: Kendisi, soracak olurlarsa Hayretti

Geçit resmi ya da gösteri yürüyüşü yapmak.

İstenilen veya söylenilen bir şeyi hoşgörüyle karşılamak. Örn: Yaşamı her yönden yalnı

Bir işi sonuna kadar başarılı götürüp, sonunda olumlu sonuca ulaşamamak.

İlgilenmek, tanıdığını belli etmek.

1) birine özel hak vermek 2) birini kayırmak.

Belirmek, ortaya çıkmak, zuhur etmek, vuku bulmak. Örn: Komün üyeleri arasında sorunlar baş

Başarmak. Örn: Arandığı, fikri sorulduğu, başarı kazandığı da oluyordu. -R. H. Karay.

1) görünmek. Örn: Burada biraz boy gösterdikten sonra bir yolunu bulup kapağı Paris'e attı.

Gönül ululuğu göstermek. Örn: İnsan yaptığı işler ve bıraktığı eserlerle büyüklüğ

Bir işi başarmak için çalışmak, uğraşmak, gayret göstermek. Örn: Onu kurtarabilmek için

Soylu kişi, acınacak kötü durumunu kimseye göstermez ve söylemez.

Güçlü olduğunu, saldırıya geçebileceğini durumuyla belli etmek, tehdit etmek.

Dünyada ne gibi güçlükler olduğunu bildirmek (anlamak), insanın başına neler gelebileceğini

Cümle içinde, adları, başka kelimelerle olan ilişkilerine göre çeşitli durumlara sokan ekler

Kâğıt, okey vb. oyunlarda elindeki kâğıdı veya taşı, oynayanlara belli edecek biçimde söz

Yolunu yordamını öğretmek. Örn: Bize yol aç, erkân göster yollar aç bize de, biz de adam s

1) çalışmak 2) işler durumda olmak, etkinlik göstermek. Örn: Casusların en çok faaliyet gö

Özverisini ortaya koymak. Örn: Yalnız rica ederim, bir an için zahmet ve fedakârlık daha yapÄ

Hakkından vazgeçmek, el çekmek. Örn: Beni çıkardığı tahtımdan arzumla feragat edeceğim.

Çaba harcamak, başarmak için çalışmak. Örn: Azar azar fakat ısrarlı bir gayret göstermeye

Söylem sırasında, daha önce geçen bir söze veya sözü geçen bir şeye işaret eden gösterme

Arkadan söylenecek bir şeye işaret eden gösterme zamiri.

Sakladığı düşüncelerini sonradan ortaya koymak.

Gerektirici sebep ve doküman ileri sürmek.

a adının, (Â…) yorumunda X nesnesini gösterme'si X nesnesinin a adının (Â…) yorumundaki kaplamÄ

(Derleme.. gösterme zamiri) Varlıkların yerini, işaret yoluyla tutan adıl: Bu, şu, o, bunlar,

Bir eylemin, bir adın veya başka bir belirtecin anlamını, gösterme yoluyla sınırlayan belirte

Bir adı, gösterme yoluyla belirten sıfat: Bu kitap, şu adam, o çocuk vb.

Tiyatronun tiyatro, oyunun oyun olduğunu vurgulayan, kişileri ve olayları canlandırmadan göster

Tiyatronun iki temel türünden biri öbürü: Benzetmeci Tiyatro. Oyunun oyun olduğunu vurgulayan

Dikkat ve ilgiyi üzerine çekebilmek için olağandışı ve uygunsuz davranışlarda bulunma.

(Murray) Canlılarda görülen, çevresindekileri çekme, uyarma, baştan çıkarma, eğlendirme ve

Sinema Bir filmi gösterici yardımıyla görüntülük üzerine yansıtarak izlenmesini sağlamak g

Soyut veya somut bir şeyin zamandaki, uzaydaki veya düşüncedeki yerini işaret etmeğe yarayan s

Türk gölge oyunu'nda, oyuna başlamadan önce gergi arkasına konulan ve genellikle süsleyici nit

Soyut veya somut bir şeyin zamandaki, uzaydaki veya düşüncedeki yerini işaret etmeğe yarayan s

(Kar.) Karagöz oyununa baÅŸlamadan önce perdeye iliÅŸtirilen ve oynatılacak oyunun konusuyla az Ã

Kayadan örnek olarak koparılmış bir parça.

Açık olarak başkalarına yöneltilmemekle birlikte, onların varlığının etkisiyle ortaya çı

Gereken gümrük işlemleri yapılmak üzere, malların yetkili gümrük görevlisine gösterilmesi,

1) birini kötü bir durumda kalması için hedef hâline getirmek 2) bir kimseyi olumsuz, kötü bi

Birine bilmeyerek kötü bir işte yardımcı olmak.

1) beceriklilik ortaya koymak 2) herkesin yapamayacağı bir işi yapmak.

İlgisini esirgememek, belli etmek. Örn: Eski gardiyan boş gözlerle bakıyor, en küçük bir il

Vajinal smearde gözlenen orta büyüklükte, küçük çekirdeÄŸe sahip, hücre sınırları düzgÃ

anat. Embriyonel gelişim sırasında sırt ipliği ve nöral kanalın her iki yan kısmında geliş

anat. İki şeyin arasında veya ortasında bulunan.

Yapması için birine iş vermek, iş buyurmak.

Kötülük edecek kimse önceden haber vermez, belli etmez.

1) yargıya, verilen hükümlere boyun eğmek 2) kadere, alın yazısına boyun eğmek.

Bir iş için gerekli olan kefili bulmak.

1) beğenilecek niteliklerini ortaya koymak. Örn: Hadi susmayın, gösterin kendinizi bakalım! -N

Sp. 1) oyundan çıkarma cezasına çarptırmak 2) mec. ciddi bir biçimde uyarmak 3) mec. dışlama

Kolay yolu varken bir işi daha zor ve uzun yollar kullanarak yapmak. Örn: Tahkike mahkike, kulağ

anat. Diz kapağı kemiğinin ön ve yan taraflarıyla tuberositas tibia arasında uzanan bağ.

anat. Timüs bezinin göğüs boşluğu girişinde küçük kısmı.

Ustalığını ortaya koyabilmek. Örn: Bütün bu zahmetlere ... rağmen bari bir marifet gösters

Örnek vermek. Örn: Çocuklarıma beni misal gösterdiğini, ağzım kulaklarıma vararak öteden

1) olağanüstü bir olay yaratmak. Örn: Millî hareket bu son bir sene zarfında o kadar süratli

Direnmek, dayanmak, karşı koymak. Örn: Kalabalık bir düşman karşısında mukavemet etmek, ku

anat. M. vastus lateralis ile m. vastus medialis arasındaki kas.

Bir iş için aday belirleyip sunmak, aday göstermek.

anat. N. facialis'in duyusal ve parasempatik liflerini ileten bölümü.

Davranışlarda nazik olmak. Örn: Galiba beni tanımış olacak, ondan sonra biraz fazla nezaket g

Çok sinirlendiğini belli etmek. Örn: Hayatında kimseye sert muamele etmedi ve öfke yüzü gös

anat. Etçillerde os carpi radiale ile os carpi intermedium’un birleşmesiyle oluşan kemik, os ska

anat. Os carpi radiale ile os carpi ulnare arasında bulunan kemik, os lunatum.

anat. Geviş getirenlerde ayak bilek kemiklerinden os tarsale II ve III’ün kaynaşması sonucu olu

anat. Os tarsale II.

anat. Atgillerde ayak bilek kemiklerinden os tarsale I ve II’nin kaynaşması sonucu oluşan kemik.

Bir şeyi özenerek elden geldiğince iyi olmasına gayret ederek yapmak, itina etmek. Örn: Çay b

Lipotropin ile melânosit uyancı hormon salgılayan hipofizin bezli dokusunun bir kısmı.

anat. Hipofiz orta lobu.

anat. Rima vocalis'in, plica vocalis'ler arasında kalan kısmı.

anat. Plexus aorticus abdominalis'in, plexus mesentericus cranialis ile plexus mesentericus caudalis

İstemek, beğenmek, istekle karşılamak. Örn: El işçiliğine ve çiftçiliğe rağbet gösterm

anat. Kulak kepçesinin sırtında a. auricularis caudalis'ten ayrılan bir atardamar dalı.

anat. Sığırda çift olarak bulunan ramus auricularis intermedius'un yan dalı.

anat. Sığırda çift olarak bulunan ramus intermedius’un ortadaki dalı.

Tepkimek. Örn: Çok ani, hemen hiç düşünmeden reaksiyon gösterdim. -E. Işınsu.

Razı olmak, onamak, uygun bulmak. Örn: Yarım yamalak ıslahat tedbirlerine inanmaktansa kazaya r

Bağlı kalmak. Örn: Eserin aslına fevkalade sadakat gösterilmiş olması da ayrıca kayda şaya

Sadakatsiz olduğunu ortaya koymak, açıklamak. Örn: Ama kendi hesabına sadakatsizlik göstermem

Kısa yoldan yapılacak bir işi dolambaçlı yollardan geçerek yapmaya çalışmak.

Den. gemi, ulusunu belirten sancağını göndere çekmek.

Saymak, değer vermek. Örn: Kendilerine büyük saygı gösterdim ve imdatlarına muhtaç olduğum

Sözünden veya kararından dönmemek, bir işi sonuna kadar götürmek, direşmek. Örn: Fakat şu

anat. Omuriliğin boyun ve göğüs kesiminde, sulcus intermedius dorsalis’ten omuriliğin içine d

Omuriliğin göğüs kesiminin ön kısmıyla boyun kesiminde, sulcus medianus dorsalis ile sulcus l

Vajinal sitolojide östrojenin etkin olduğunun göstergesi, parabazal ve intermedier hücrelerden d

Üzüntüsünü açığa vurmak. Örn: Artık gözümün önünde ölse teessür göstermek istemiy

Telaşını belli etmek. Örn: Polisle ben konuşurum, siz telaş göstermeyin. -H. E. Adıvar.

Bir olay veya durum karşısındaki düşüncesini söz veya davranışla belirtmek. Örn: Önemli

Geliştiğini, ilerlediğini ortaya koymak. Örn: Hususi surette aldığı şan derslerinde büyük

hlk. Hidrodermofitoz.

Etkisini göstermek. Örn: Bir hastaya tatbik edilen serum derhâl şifalı tesirini göstermiştir

Birinin isteÄŸini olduÄŸu gibi kabul etmek.