Belasını aramak. Örn: Ben onun kanına susadım diyor, başka bir şey demiyor. -Y. Kemal.

En başarılı, en verimli döneminde bulunmak.

Bir canlının zaman ve yer yönünden ereğine yaklaştıkça artan bir canlılık ve hareketlilik

Bir konumsal gösterimde, bir damganın bulunabileceği ve bir sıra sayısı ya da eşdeğerli bir

1. Bir sayının 10'un tümsayılı üstleri olarak büyüklük düzeyi. 2. Bir iÅŸlevin kaç kez tÃ

Dekorda kullanılan bir iki basamağa verilen ad.

Enflasyonist bir ortamda vergi sonrasında gerçek (reel) gelirler daha düşük olacağından, verg

Bir kişiyi, bir durumu bulunduğu konumdan daha yükseğine erişmek için araç olarak kullanmak.

Değişen yıldızların parlaklık değişimlerini görsel olarak belirlemek için kullanılan bir

Alt-üst ilişkisi içindeki çeşitli aşamaları içeren bir yapı ya da oluşum.

Ä°zgeölçümde çok büyük çözüm gücü gerektiÄŸinde bayağı aÄŸ yerine kullanılan ve tam eÅ

Anlağın, en genel yeteneklerin tepede, ana küme etkenlerinin daha alt düzeyde, özel yetenekleri

Sık, birbirine koşut ve tomurcuklarının hepsi özdeş yönde yerinden oynamış kırıklar.

(Mimarlık) Dört bir yönden tepeye doğru basamaklı olarak kurulmuş piramit. a. bk. mastaba, pir

Sinema Önden (görüntülükten) geriye (gösterim odacığına) doğru basamak basamak yükselen s

Sayıların gösteriminde sayıtların bulundukları ve adına basamak denilen yere göre, sayıtlam

Doku kalınlığını ölçmede uygulanan ve taşlama temeline dayanan özel bir yöntem.

(Yun. amphi = iki yanlı, theatron = seyir yeri) Oyun yerini at nalı biçiminde iki yandan çeviren

Seyir yerinin arkaya doğru basamak basamak yükseldiği tiyatro.

(Mimarlık) (Yun. amphi = iki yandan theatron - tiyatro) Seyir yerinin basamak basamak yükseldiği

Bireysel değişkenden başka değişkeni olmayan biçimsel dil.

Birinci basamak mantığına dayanan kuram. || Krş. birinci basamak mantığı.

Bireysel değişkenden başka değişkeni olmayan mantık dizgesi. || Krş. yüksek basamak mantığ

Ölmek istemek. Örn: Canına susamış kim varsa bir adım yaklaşsın. -N. F. Kısakürek.

(Mimarlık) Bir eksen çevresinde dönerek çıkan merdivenin her basamağı.

Ölmek istermiş gibi tehlikeli işlere girişmek.

Sıkıntısız, varlık içinde yaşamak.

Günlük kazancı ancak gereksinimlerini karşılayacak kadar olmak.

Bağımsız, bağlantısız bir biçimde yaşamak. Örn: Nesir kendini nazımdan ayırarak gazetele

Birini hoş bir söz veya davranışla sevindirmek, iltifat etmek.

Göze hoş görünmek. Örn: Kadıköy'den Fenerbahçe'ye kadar olan saha, gözleri okşayan bağla

1) çok iyi anlaşmak, geçinmek 2) pek geniş olmayan bir imkânla rahat, sıkıntısız yaşamak.

Yüzüne karşı deÄŸerlerini belirterek bir kimseyi duygulandırmak. Örn: Genç, güzel bir kızÄ

Her türlü baskıdan uzak, dilediğince, gönlünce yaşamak.

Hayatının en güzel günlerini yaşamak.

Eğlenceye aşırı düşkün olarak yaşamak. Örn: Bu hızlı yaşamaya elli iki yıl dayanabilmi

İsteksiz ve gönülsüz olmak. Örn: Uzunca bir süredir, bir daha âşık olamayacak kadar içini

İleri yaşlarda mutluluk, refah ve esenlik içinde bulunmak.

Antik Yunan tiyatrosunda koronun oyun yeri olan orkestra'nın tabanından, oyun yerinin altına inen

Yalnız başına yaşamak. Örn: Bu şiirlerin okuyucuya tanıttığı kişi, kitapları, üç beş

Kötü koşuklar yazmak veya söylemek (KOŞUKSAMA, Rimaille KOŞUKSAR, Rimailleur).

1) gerçek olmayan, gerçekleşmesi güç olan şeyler düşünerek yaşamak 2) masallardaki gibi ol

En yüksek mevkiye yavaş yavaş yükselerek çıkılır.

Ölümle sonuçlanabilecek davranışlarda bulunmak. Örn: Ölümüne susamış kimse meydana çık

Bolluk içinde yaşamak, bey gibi yaşamak.

Bir dizi eylemin, ödüle yaklaştıkça güç kazandığı aşamalar.

1) duygulara hoş gelecek biçimde konuşmak veya davranmak 2) hoşa gitmek.

Bir kahramanı Tanrı gibi saymak bir kimseyi veya bir fikri olağanüstü ululamak (TANRISAMA, Apot

Katman dilimlerinin tersine doğru basamaklı kırıklar.

Kötü insanlarla düşüp kalkanlar, onlardan kötü huy kaparlar.

Tarih boyunca kültürlerin gelişme durumunu üç basamakta açıklamaya çalışan kuram. Başlıc

Bireysel olmayan değişkenleri olan mantık dizgesi.

Sürekli olarak bir arada olmak zorunda bulunmak. Örn: Ölümle aylarca yüz yüze yaşamış, hay