Bir davranışı, bir olayı bir kimse için uygun görmek. Örn: İstanbul'da işgal kuvvetleri fe

Çok kirli olmak. Örn: Elleri, tırnakları, yüzü günlerdir su sabun görmemişti sanki. -A. Ku

...-den yoksun olmak, uzak bulunmak. Örn: Yüzyıllardan beri sabah yüzü görmemiş uçsuz bucak

Bir şey kendisine yararlı olmamak. Örn: Ne o, ne ben bu seçimlerimizin hayrını görmüştük!

Yadırgamak. Örn: MehmetçiÄŸimiz ayrıca anıtlara layıktır. Onun köylere kadar anıtlaÅŸtırÄ

Güneş ışınlarıyla aydınlanacak durumda olmak. Örn: O ev güneş görmüyor. Soba yanmazsa h

Aşırı iyimser olmak. Örn: Fakat aynı adamın bütün sıkıntılarına rağmen, kara ufukları

Belli bir eğitimle yetişmek. Örn: Allah rahmet eyleye, ben terbiyemi anamdan aldım. -B. Felek.

bana görünmesin, yüzünü görmek istemem anlamında kullanılan bir söz.

Bir kimseye değersiz gözle bakmak. Örn: Çenelileri hor görmemeliyiz, gereğinde söze atılmak

Huk. Yargıtay tarafından bozulan bir karar üzerine bozma sebeplerini de göz önünde tutarak dav

Genç kızlıkta başlayan adet dönemi kırk yaşlarının sonlarında sona erer. Bu olaya menapoz

Küçük görmek, beğenmemek, hor görmek. Örn: Bu kadar fütursuz bir kitleyi ne diye aşağı g

Bir iş gerçekleşmeden ona oldu gözüyle bakılıp sevinilmemelidir.

Bütün düzeltmeler yapıldıktan sonra iyi gören gözde düzgülü görme gücünün en çok 20/7

1) umduğundan eksik bulmak 2) azımsamak.

İçinden hiç ağaç kesilmemiş, sık ve gür (orman, koru).

1) çok sarhoş olmak 2) dalgın, dikkatsiz olmak.

Kendini veya başkasını olduğundan üstün saymak, yüceltmek.

Parası yokken para kazanmaya başlamak.

Zulüm görmek. Örn: Mektubumda yazmamış mıydım, senin yüzünden ne cefalar çektiğimi? -O.

Kendisine ceza verilmek, cezalandırılmak.

Nesneleri birden fazla görme, dislopi.

İçinde bulunduğu duruma uygun düşmeyen düşler kurmak.

Açılan davaları incelemek ve sonuca bağlamak. Örn: Danıştay, davaları görmek ... ve kanunl

Gerektiğinden çok önce veya henüz ortada hiçbir şey yokken hazırlanmaya kalkışmak.

Bir konu üzerinde bir öğrenci yetkili bir kimseden bilgi edinmek.

Zarara uğramak, harap olmak. Örn: Yangın çıkıp da okul büyük ölçüde dokunca görünce Ga

Ölmeden önce görmek. Örn: Seni dünya gözüyle bir daha görmeyi nasip edene şükrolsun. -Y.

Bir konuya veya bir işe aşırı odaklanıp çevre ile ilgilenmemek. Örn: Günlerce, haftalarca k

Üzücü durumlara bile iyimser gözle bakmak. Örn: Gümüş şamdanların, pembe karanfillerin, k

Eline para geçmek. Örn: Elli yaşlarına doğru pazarcılık yapmaya başladı eli para gördü,

ellerine sağlık anlamında kullanılan bir iyi dilek sözü. Örn: Havluyu geri aldığı zaman,

İyi günler geçirmek, mutlu zamanlar yaşamak.

1) yarar sağlamak. Örn: Faydasını gördüğümüz ve faydasını görürsek tekrar etmemizi dok

Aydınlığın büyük ölçüde sınırlanması durumunda da canlının gösterdiği görme gücü.

Yapılmasını istemek. Örn: İçeri giren polisin onları sorgulamaya bile gerek görmeden kurşu

Yapılması icap etmek. Örn: Ruslar, gerekli gördükleri her yerde konsoloshane açabilecekle. -N

Lüzum görmemek. Örn: Ona danışmayı gereksiz görerek Sevim'e yöneldi. -N. Cumalı.

Uzak bir yere giden kişi dönmeyebilir, dönebilse de ayrılırken bıraktığı yakınlarını bul

Karakucak ve yağlı güreşte kucağa alınan güreşçinin göbeğinin göğe bakar duruma getiril

İyi eğitim alanlar aldıkları eğitimin gereğini yaparlar, iyi eğitim görmeyenler bir şey yap

anat. N. opticus'ların, tuber cinereum'un önünde yapmış oldukları çapraz, kiyazma optikum.

anat. İçinden görme sinirinin geçtiği canalis opticus'un göz çukuruna açılış deliği, for

Göz yuvarlarının ön ve art kutuplarının merkez noktalarından geçen hat.

Göz yuvarlarının ön ve ard kutuplarının merkez noktalarından geçen çizgi.

Gözün bir saptama alanı içinde kapsadığı ve kavradığı yazılı gereçler. (Genel olarak ha

Gözlerin, özellikle okuma ve yazma sırasında görevini normal olarak yapamama durumu.

İki ayrı imgenin tek bir imge olarak kaynaştırılması.

Sinema/TV. Gözün seçme gücü.

Belli ışık dalgalarını almaya yarayan ve birincil (primer) duygu hücrelerinden meydana gelmiş

Belli ışık dalgalarını almaya yarayan ve birincil duygu gözelerinden meydana gelmiş olan orga

Görme gücünde sınırlı yetersizliklerden başlayarak büsbütün körlüğe dek kaybı olan.

Gözde, göz sinirinde ya da beynin görsel alanında oluşan bir aksaklık nedeniyle tam olarak gö

Beyinden ikinci kafa çifti olarak çıkıp beynin frontal lobunun altında optik kiyazma yapan ve h

anat. Beynin bazal yüzünden çıkıp hem kafatası içinde hem de göz çukuru içinde seyreden ik

Gözün ağ katmanının bir görüntüyü, uyarının kesilmesinden 1/16 sn. sonrasına değin koru

Gözü beynin görme merkezlerine bağlayan görme sinirlerinin ara beynin ventral bölgesinden düz

Gözü beynin görme merkezlerine bağlayan görme sinirlerinin ara-beynin ventral bölgesinden düz

Sözcük, cümlecik ve cümleleri, bireşim ya da çözüm işlemine baş vurmadan, birer bütün ol

Sinema Filmin daha çevrilmekteyken ya da alıcı tarafından izlenmeksizin kiralanması.

1) tam bir sağlığa kavuşmak 2) başından geçmemiş gibi olmak. Örn: Bir saniye içinde hasre

Karşı oyuncunun yapacağı vuruşu önceden kestirip ona göre durum almak.

Görgüsüz kişi, günün birinde ummadığı bir şeyi elde ederse sevincinden ne yapacağını ş

Görgüsüz kimse ummadığı bir şeyi elde ettiğinde ne yapacağını şaşırır.

Görmemiş gibi yapmak, farkında değilmişçesine davranmak. Örn: Oğlunun yardım dileyen bakı

Görmemiş gibi davranmak. Örn: Kibirli değildi, bayağı bir saldırıyı görmezlikten gelecek

Yakınımızda bulunmayanların özlemine, acısına daha kolay dayanabiliriz.

YoÄŸun sis, duman, toz vb. sebeplerle hiçbir ÅŸey görülememek. Örn: Tezek dumanında göz gözÃ

Fark etmek. Örn: Benim için dualar okuduğunu göz ucuyla görebiliyordum. -A. Kulin.

Hiç kimseye, hiçbir şeye önem, değer vermemek. Örn: Bir kere fevri, hemen parlar, kızınca g

1) görmez olmak 2) belli bir şeyden başka bir şeyle ilgilenmemek 3) öfke sonucu en kötü şeyl

Heyecana kapılıp başka hiçbir şeyle uğraşamaz duruma gelmek. Örn: O yaz nasıl geçti bilmi

Sisten, pustan dolayı etrafını görememek.

Sıkıntı içinde yaşamak. Örn: Üçü de kocadan gün görmemişler, üçü de mazlum ve boynu

1) güneş ışığından uzakta kalmak, ışık görmemek 2) mec. hiç kullanılmamak, yeni kalmak.

1) hiç kullanılmamış 2) ortalığa çıkmamış 3) çok ağır hakaret içeren.

Güneş ışığından yararlanır durumda olmak. Örn: Balık beslenen havuz mutlaka güneş görm

1) kötü bir sonla karşılaşmak, cezaya çarptırılmak 2) çocuklarının iyi, mutlu günlerini

1) gerekli bulmak, gerekli saymak. Örn: Kendi kuvvetlerini ve yiğitliklerini söylemeye, vaka ile

Ağır veya küçültücü davranış görmek, aşağılanmak. Örn: Hakkı da var, tecavüze uğra

Önemsememek, değer vermemek, küçümsemek, küçük görmek, hor görmek.

Bir işin gerçek yönünü anlayarak aklı başına gelmek, akıllanmak.

Hazır olmak için gereken şeyleri toplamak veya durumları sağlamak.

1) alacağını verip ilişiğini kesmek 2) cezalandırmak 3) ücretini ödemek. Örn: Kemeraltı C

Alacakla vereceği karşılaştırıp ödeşmek. Örn: Oraya çıkınca hamallara onar kuruştan he

Biri tarafından korunmak, kayırılmak, gözetilmek.

Birisinden yardım almak. Örn: Değil kendisine hizmet etmeye, kendisinden herhangi bir hizmet gö

Gücenilecek veya karşılık gelinecek bir davranışı hoşgörü ile karşılamak, anlayışla ka

Sinema/TV. Nesnelerin iki gözle algılanması.

İki gözün görülen nesne üzerindeki bir yerde birleşmemesi ya da iki gözün sağladığı img

Ağırlanmak. Örn: Mal müdürü, vergi kâtibi, evkaf memuru gibi her zaman işinin düşeceği n

Zamanın elverişli olup olmadığına bakmadan yardıma gelenleri bulunan iş sahibine ne mutlu.

1) iş yapmak. Örn: Baş üstünde bir ana işlerinizi görür veya çocuklarımızı doğurur, be

1) görevini yapmak. Örn: Bu dünyaya geldi geleli elini ılıktan soğuğa vurmamış, işini hep

Ekon. herhangi bir mal, kıymetli kâğıt, döviz vb. piyasada alınmak, satılmak, değiştirilmek

1) sayılmak, kendisine değer verilmek. Örn: Bütün satıcılar onu tanıdık bir yüzle karşı

Kabul edilmek, onaylanmak. Örn: Vergin'in lakabı da sessizce kabul gördü Galata'nın düğüm d

1) korkulu rüya görmek 2) büyük sıkıntı, korku duymak.

Bir işi en uygun zamanı gelmeden yapma.