Bir duygu oluşturmak. Örn: Bu çeşit mülahazalar bizde ancak bir isyan duygusu uyandırabilirdi

Gövdenin içi ile deri yüzeyi altında, türlü yoğunlukta yayılmış olan duyarlı sinir uçlar

1. Ahlaksal davranışların kaynağı olan duygu. 2. İngiliz ahlakçılarının (Shaftesbury, Hutc

Kişinin gerçeklere uyan ya da uymayan nedenlerle, benliğini yetersiz ve küçük görmesi.

Bir kişinin dilek ve amaçlarını başkalarına benimsetme duygusu.

Sevgecin gerçeklere yönelmiş benlik alanına doğru akışı.

Aldığı uyartıyı doÄŸrudan doÄŸruya kendi uzantısı ile alttaki sinir gözesine ileten duygu gÃ

Birbirleriyle ilintili olan nesnelerin özdeksel ilinti ve bağlantı ortadan kalksa bile yine de bi

Değerleri doğrudan doğruya içten kavratıp yaşatan duygu.

Dil bakımından doğruyu ve güzeli seçme duygusu: Türk dil duygusu, Alman dil duygusu, İngiliz

Bir dili ana dili gibi konuşanların ondaki doğruyu ve güzeli seçme duygusu.

Oyuncunun, sözcüklerin getirdiği duyguları, düşünceleri, bağlantıları, anlamları ve anıl

Belli bir uyaran karşısında genellikle güdü ve değerlerle ilişkili olarak belirip çoğu kez

Belirli nesne, olay ya da kişilerin, bireyin iç dünyasında uyandırdığı izlenimler.

1. Yeniçağın usçu felsefesindeki anlamı: (Leibniz'te) karışık tasarım, bulanık, karanlık

Ahlaksal isteme ve eylemlerin güdülerini duyguda, eğilimde, duygulanımlarda gören ahlak felsefe

Stanislavski Yöntemine göre: Oyun sırasında iki oyuncu, ya da bir oyuncuyla bir grup ya da bir o

Stanislavski Yöntemine göre: Oyuncuların karşılıklı duygu ölçüsünü yükseltmeleriyle, bu

(karşılık: pedipalpus), (Lat. pes = ayak, Lat. palpare = duymak): Örümcekler ve örümceğimsil

(Ruh hekimliği) Ruhsal çatışmaların sonucu olarak kötürümlük, örgen uyuşması ve benzeri

Sevinçli, dertli ya da coşkusal bir tepki göstermek için kişinin içsel hazırlığı.

Göz, kulak v.b. gibi dış uyartıları almaya yarayan organlar.

Başkalarının içinde bulunduğu coşkusal durumu sezinleyerek ona karşı anlayışlı bir tutum

Alınan ayartıları sinir merkezlerine ileten sinirler.

Sözlü anlatımda, duygu ve dileklerin ifadesi sırasında görülen alçalan veya yükselen ton. b

(Derleme.. duygu ifade eden ünlem, duygulanma edatı, dokuncalı nida) Şaşırma, acı ve acıma,

Duygu bakımından anlamı güçlendirilen vurgu: Ya’şa!, ‘varol!, ‘ay, ‘çok güzel! ‘ne deme

(Ruhsal çözümleme) Kişi, cansız varlık, toplumsal küme ya da bir amaç gibi konular üzerine

Bireylerin-olumlu ya da olumsuz-duyarlık gösterdikleri konuları,bu duyarlığı harekete geçirec

Stanislavski oyunculuk dizgesinde, oyuncuların birbirleriyle kurdukları duygu ve düşünce bağı

Kardeşim bana bir mektup getirdi, o beni çok sevindirdi sözündeki o öznesinin kardeşimi mi yok

Etiğin, gerçekte bilişsel bir değeri olmadığını, onun insanın rasyonel boyutundan ziyade ar

Başka bir kişinin duygularını onunla paylaşma

Bir insanın başkalarının yaşantıları ve uyaranları kendisininkiymiş gibi tepkide bulunması

1. Birlikte duygulanım, bir şeyi birlikte yaşama, birlikte duyma başkasının duygularını payl

İstenç ve anlıktan ayrı görülen, duygusal tepkiler gösterme durumu.

Anlık süreçlerinin dışında kalan ve insanın toplumsal kümesi içindeki davranışı üzerind

1. Etkilenme. 2. Duyarlığın devinime geçişi. 3. Dış nedenlerle bir ruh durumunun değişmesi.

Coşkusal tepkilerin, durumun gerektirdiğine uygun düşmesi.

İç salgı bezlerini de kapsayan türlü etkiler altında duygusal tepkiler gösterme.

Duygusal öğelere yer verip tragedyaya yaklaşan, gelişmesi ile seyirciyi sarsan, kötülüğün y

Tepkilerin öncelikle duygulara dayanması durumu.

Tiyatro konuşmasında duyguların belirtilmesi.

(Genel olarak) Duyumları yaşama yeteneği. 2. Uyarımları alıcılıktaki incelik. 3. Çabuk, kol

Bir ölçme aracının, ince ölçümler yapma ve konusunun sayısız alt çeşitliliğini saptama d

Ruhu duygulandıran, mantıktan çok duygulara dayanan ve bireyin duygu yönüyle yakından ilişkil

1. Duyguya ilişkin olan duyguya dayanan. 2. Duygunun ağır bastığı, aşırı etkilediği (şey

Stanislavski oyunculuk dizgesinde, oyuncunun geçmişteki deneyimlerini, hazırladığı rolü doğr

Duyma, düşünme ve davranış alanlarında, sanrı, sabuklama, duygu kütlüğü gibi belirtiler g

Bir görüşmede, görüşülenin yüz yüze ilişki içinde araştırmayı benimsemesini sağlayan

Bir görüşmenin görüşülen kişi üzerinde olumlu izlenim bırakacak biçimde bitirilmesi durum

Bilgiye dayalı düşünmenin karşısında, duygusal yaşamdan çıkan ve onunla belirlenen düşü

(Freud) Sevgiden nefrete ya da nefretten sevgiye birdenbire dönme durumu.

Stanislavski Yöntemine göre oyuncunun duygu yönünden kendini geliştirmesi.

Duygusal olayların gerçekçi bir oluşum içinde anlatıldığı masal türü. bk. gerçekçi masa

İç çatışmalar yüzünden sinir ve kas tepkilerinin durması ya da düşünce zincirinin kopmasÄ

Bir soru çizinliÄŸinin kimi yanıtlayıcılara yüklediÄŸi ve onları sorulara yanıt vermekten alÄ

Duyumların ve duyguların ağır basması, aşırı bir biçimde insanı etkilemesi durumu.

Toplumsal koşulların kişinin üstünlük elde etme güdüsü için elverişli olmadığı durumla

Kişinin, yeni bir yaşantıyı eskiden de yaşamış olduğu yolundaki duygusu.

Yeni geliştirilen bir yaşam planında kişinin, daha önceki durumlarda olduğu gibi başarısızl

Aldığı uyartıyı kendisini saran sinir gözesi uzantılarıyla ileten, duygu gözesi tipi.

Aldığı uyartıyı kendisini saran sinir hücresi uzantıları ile ileten duygu hücresi tipi.

1. Ailede çocuklar ile yetişkinlerin birbirlerine bağlı olduklarını bilmeleri, kendilerine ger

Çevrede ve çevredeki nesnelerde insanlara özgü duyu olduğuna ilişkin halk inanışının bilim

Işık etkisiyle bir kimyasal özdeğe tepkiyebilirlik kazandırma.

Işınımla bozulabilen, ışınıma duyarlı olan (özdeik).

Kişi, varlık ya da olaylara karşı duyulan hoşnutsuzluk.

Genel olarak sevgecin herhangi bir konu üzerinde toplanması, özel olarak da sevgecin cinsel nitel

İşbirliği ya da dayanışma içinde bulunan kişilerin genellikle tutum ve davranışlarıyla kü

(Stekel) Saldırganlık, nefret ve kırıcılık gibi duyguları sevgi, saygı gibi coşkularla gizl

Bireyin birtakım toplum törelerine, yasalara aykırı davrandığı sanısına kapılması ya da Ã

Kişinin törel ya da dinsel kuralları çiğnediğini sezmesi sonucu bilinçli ya da bilinçsiz ola

Kişinin belli bir yetersizlik duygusunu gizlemek için yararlandığı, üstünlük varsayımına d

Kişinin kendini kimi yönlerde ya da genellikle insanların çoğundan üstün olarak görmesi.

Çoğu zaman çöküntü durumlarında görülen, kişinin yetenek ve çaba gerektiren hiç bir şey