Yürekliliğini gidermek, korkutmak. Örn: Zekânız size yardım etmez, bilakis cesaretinizi kıra

Birini çok dövmek, aşırı dayak atmak. Örn: Kim ona yan bakarsa kemiklerini kırar, anasını

Aşırı bir biçimde döverek perişan duruma getirmek.

Birini bir ÅŸeyi yapamaz duruma getirmek.

Polipeptit zincirlerinin helezonlar oluşturmayıp düz bir durumda olduğu, polipeptit zincirlerini

Hlk. çekip gitmek. Örn: Daha bir ay tutunamazlar, boyunlarını kırarlar deniliyordu. -Ö. Seyfe

Saygı duyulan bir kimse karşısında, ayaktayken başı öne bükmek. Örn: Hürrem Hakkı, Ferhu

Birini güç durumda bırakarak büyüklenmesini veya direnişini yok etmek.

Çok pis bir koku yayarak tedirgin etmek. Örn: Tezek kokusu burnumun direğini kırmış, ciğerim

Yanlış tutum veya davranışta bulunmak, hata yapmak. Örn: Onun kırdığı cevizler artık hadd

Ayakkabıların içinden çıkan çivi uçlarını bir aletle kesip raspa ile eğeleyerek köselenin

Bir bacağından sarmaya alınmış alttaki güreşçinin, sarmadaki ayağı ile üstündeki güreş

Aracı istenilen yöne çevirebilmek için direksiyonu o yöne döndürmek.

Elektron mikroskobunda zarların ya da hücre içi granüllü yapıların incelenmesinde kullanılan

Yön değiştirmek. Örn: Herhâlde kaçmayı düşünüyor olmalıydı. Yolun kenarındaki tek tü

Argo çekip gitmek, kaçmak, uzaklaşmak.

Kırılmış mısır tanesinin ince partiküllerinin çoğu ayrıldıktan sonraki kaba kısmı olup

Kaçmak. Örn: Kampana vurup tren kalkacağı esnada 'fertik!' diye bağırırlardı ki 'fertiği k

Güneş yüzeyinden uzaya sıcak gaz kütlelerinin fırlaması.

Bir firmanın malını rakip firmaların mallarının fiyatlarının altında satması.

1) naz ile boynu başla birlikte iki yana oynatarak kırıtmak. Örn: Avrupa tiyatrosunda işveli g

Birini çok üzecek bir davranışta bulunmak, gücendirmek. Örn: Osman Efendi iyi adamdı, kimsen

Kişilere karşı gösterilmesi gereken saygı kurallarına uymamak.

1) isteklerini, düşüncelerini engellemek 2) zevki kaçmak, hevesi kalmamak, şevki kırılmak.

Azmak, ele avuca sığmaz bir durum almak.

İşbırakım etkisini azaltmak veya tümüyle yok etmek amacıyla işverenin yasa dışı eylem ve

İçinde bulunduğu güç, olumsuz veya kötü durumdan kurtulup rahatlamak.

Huk. idam kararı verildiğinde bir daha idam kararı imzalamamak için hâkim kalemini kırmak.

Gönül kırmak. Örn: Hak yemek, kanuna aykırı bir şey yapmak, kalp kırmak korkusuyla bir tür

Argo bulunduğu yerden ayrılmak, kaçıp gitmek. Örn: Ama şimdi derhâl giyineceksiniz ve kiriş

Ailesi birbirinden ayrı ırklardan gelen ve her iki ırkın özelliklerini taşıyan kimse.

Genellikle, harf kıvrımları yazı kurallarına uymayan, uçları ve bitişme yerleri kırık bir

Kınkanatlılar takımından olup, kırık tanelerden başka, un, makarna, bisküvi çeşidinden yiy

Kemikli balıklar (Teleostei) takımının, İzmaritgiller (Sparidae) familyasından, Karadeniz'de y

(Pagrus erythrinus): Kemikli-balıklar (Teleostei) takımının izmaritgiller (Sparidae) familyasın

Değişik açısal kolcuklu öğecik yörüngeçlerinin, aynı öğecik üzerindeki doğrusal bileş

(Mimarlık) Dört yüzeyli çatı olup, yapının dar yüzlerine bakan çatı yüzeyleri üçgen, ge

Kırma püskürterek yapılan kuru yüzey temizleme işlemi.

Haddelenmiş büyük ve kalın parçaların, yüzey kusurlarını bulmak için uygulanan özel deney

1) çocuk yürümeye başlamak 2) bağlı bulunduğu yerle ilişiğini kesmek.

1) oyunda elindeki kozlardan birini kullanmak 2) mec. yanlış tutum içinde bulunmak. Örn: Zavall

Çoktan beri özlediÄŸi bir ÅŸeyi bol bol yapıp hevesini almak. Örn: Daha sonra Paris'te kurtlarÄ

Mısır tanesi bütününün öğütülmüşü veya kırılmışı olan, % 4'den fazla yabancı madd

1) verilen notu düşürmek, azaltmak 2) az not vermek.

Çok kazanmak. Örn: Ayda üç yüz liradan para kırıyorsun, halis muhlis burjuvasın. -P. Safa.

Çeltik kabukları ayrıldıktan sonra tüm pirincin öğütülmesiyle elde edilen kahverengimsi bir

Yersiz ve karşısındakine dokunacak söz söylemek, gaf yapmak. Örn: Gri redingotlu efendi, bir

1) eski rekoru aşıp yeni, üstün bir sonuç elde etmek 2) daha iyi bir derece elde etmek. Örn:

Rota çizgisinden ayrılmak. Örn: Bir de baktım ki niyetlendiğim gibi kıyıya paralel gitmemiş

1) herhangi bir sebeple yapılmayan bir işe başlamak veya gidilmeyen bir yere gitmek 2) uğursuzlu

Bağlı bulunduğu kuruluşlarla ilişkisini kesmek.

Taşyağ (petrol) özdeciklerini, tezgenler kullanılarak taşyağ arıtıcılarında daha küçük

Umut kesmesine yol açmak. Örn: Onun bu sözleri de umutlarımı biraz daha kırdı ama susmak ist