1) görevi altında bulundurmak 2) bir işin yönetimini ele almak 3) bir işi yapmaya başlamak 4)

1) o şey artık gerekli ve yerinde olmaktan çıkmak 2) mevsimi geçmek.

Kayırmak, korumak. Örn: Sanırım ki öğretmenler bana iltimas geçiyorlardı. -A. Erhat.

Dilediğini kabul ettirecek kadar hatırı sayılmak.

En üstün yeri almak, önderlik yapmak. Örn: Onları bahçeye toplayarak baÅŸlarına geçerek akÅ

Daha önce aynı olayları yaşamış olmak, deneyimli olmak. Örn: Onun geçtiği yollardan geçti

1) karşı düşünceye katılmak 2) karşı partiye, gruba gitmek.

Alay etmek. Örn: Kendi sinema serüveniyle gır gır geçen Sadri Bey, herhâlde yaşantısını s

Daha önce toplumda önemli bir yeri veya özel bir değeri yokken artık kendisine önem ve değer

Anılmak, söz konusu olmak, ismi geçmek. Örn: Necip Fazıl, adı geçen iki ÅŸiirden birer bölÃ

Bir söz herkes arasında söylenilmek. Örn: Gazeteye yansıyan haber ağızdan ağıza geçerken

Beliren tehlikeye karşı direnebilecek, dayanabilecek duruma gelmek.

Birbirinden soğumak, aralarına soğukluk girmek.

Çok zayıfladığı yüzünden belli olmak. Örn: Hüdai, Bayram'ın avurtları çökmüş solgun

1) çalışması karşılığı olarak her ay belirli bir para alınacak bir işe başlamak, maaşa

1) bir konu üzerinde konuşulmuş olmak 2) söz konusu edilmek. Örn: Ertesi gün ilk iş, bahsi g

Yarışlarda, toto, loto vb. oyunlarda, bir atın veya sayının kesin olarak tutturulacağını tah

Daha önce aynı duruma uğramış olmak.

1) önde gideni geçmek. Örn: Yastık koşusunu kazanan tayın, biraz idman edilirse çok atları

Boş vermek, bir an için göz ardı etmek. Örn: Üniversiteyi filan bir kalem geçin, liseyi bile

Bir konuda daha sonra yetişenler yetenek bakımından eskileri geçmek.

1) eskimek 2) dönemi veya modası geçmek.

Ölmek. Örn: Geçti Galip Dede candan yahu. -Süruri.

Çok etkilemek. Örn: Yalnızlık canıma kâr etti, bilmem neylesem. -Ruhi.

Ölmek için hazır olmak. Örn: Millet her ne zaman isterse uğrunda canımdan geçmeye hazırım.

Acıklı bir durum, kişiye dayanılmaz bir üzüntü vermek.

Argo 1) üzerinde durulması gereken işle ilgilenmeyerek başka şeyler düşünmek veya yapmak. Ö

KoÅŸuya veya yarışa hızla baÅŸlamak. Örn: Onu kaptırınca kıyıdaki öbür kayalara konmak iÃ

Gözetlemek. Örn: İsterseniz siz masanın altından dikiz edin ama belli olmasın. -R. N. Güntek

1) aracı kullanmak üzere sürücü yerine oturmak 2) mec. bir işin yönetimini üzerine almak.

Argo nutuk verir gibi konuşmak. Örn: Adayın etnoloji kürsüsüne layık olmadığına dair bir

Bir kenara çekilip toplum yaşamına karışmamak.

Her şeye karşı ilgisiz duruma gelmek.

Çok sahip değiştirmek. Örn: Elden ele geçen ve fiyatı giderek artan bu silahlar eski ve güç

1) yakalanmak. Örn: Nihayet bir defasında tam iki ay izini kaybetmiş, bir türlü ele geçmemiş

İmkân bulmak. Örn: Hazır fırsat geçmiş eline, hiç öyle mi konuşulur?

1) kazanmak, edinmek, elde etmek. Örn: Evi sattım, elime bin iki yüz lira kadar bir şey geçti.

Bir şeyin ortaya çıkması için çalışmış olmak. Örn: Anneniz, bu kurumun oluşmasında eme

Tkz. üzerinde durmamak, boş vermek, önemsememek. Örn: Ortaya zam falcısı diye biri çıkar da

Hazır ol durumunu almak. Örn: Kaldırımın önünde esas vaziyete geçip kasketini çıkardı. -

Tasarlanan bir iÅŸi uygulamaya baÅŸlamak.

1) çalışmaya başlamak, çalışır duruma geçmek, işlemeye başlamak 2) işler duruma gelmek,

Hayatta acı tatlı günler görmüş geçirmiş olmak, olgunlaşmış, deneyim kazanmış olmak. Ö

1) bir yerden geçmek 2) bir makam, bir yer vb.nde kısa bir süre bulunmak 3) kısa bir süre etkin

1) bol bol konuşmak, çene çalmak 2) dikkat etmemek, aklı başka yerde olmak.

1) bir şeyin olmasını veya bir şey yapmayı istemek. Örn: Topkapı Sarayı'nda Hünername miny

Hatırlamak. Örn: Selma Hanım'ın salonlarında gördüğü tipler birer birer gözünün önünd

Umursamamak, aldırış etmemek, üzerinde durmamak. Örn: Bizi ÅŸimdi böyle görse yine sadece gÃ

1) birinin payından başkası almış olmak 2) birinde veya bir şeyde emeği olmak. Örn: Hemen h

1) bir işi yapmaya başlamak, bitirmek amacı ile bir işe girişmek. Örn: Saldırma için lazım

Kızgınlığı, sıcaklığı, hevesi, isteği veya öfkesi azalmak.

Bir şeye önem vermemek, ilgi göstermemek, kısa kesmek. Örn: Aslına bakarsanız karı bana yı

Hlk. beğenilmek, hoşa gitmek, makbule geçmek, kendisine verilen kimsenin çok işine yaramak.

1) gücü yetmek, sözü geçmek. Örn: Ne doğan güne hükmüm geçer / Ne hâlden anlayan bulunu

Para ile dilediğini yapabilme gücünü kazanmak. Örn: Ulan! Parama geçer hükmüm diye bağırd

1) karmakarışık olmak 2) uygun bir biçimde birbirinin içine girmek 3) kaza sonucu araçlar birb

1) istemeden kısa bir süre uyuyuvermek. Örn: Hanife kadın hastalandı, şimdi o gelinceye kadar

Düşünmek, aklından geçmek. Örn: İçinden geçip de bir türlü açığa vuramadığı sözle

Uygulamaya veya çalışmaya başlamak. Örn: Edebiyat konusunda hükûmet daima bizim fikrimizi al

Okuldaki başarısı ve iyi davranışları sebebiyle üstün öğrenci seçilmek, övünç çizelge

1) aşırı derecede zayıflamak 2) herhangi bir işte, durumda zorlu bir süreçten geçmek.

1) öne geçmek 2) üstün bir makama geçmek.

1) çok ıslanmak. Örn: Korunaklı sandığım köşe o kadar da korunaklı değildi. Yağmur ilik

Yönetimi başkasının eline geçmek, kontrolü başkasının elinde bulunmak. Örn: İpleri Topal

1) zor kullanarak bir kimseyi cinsel zevkine alet etmek, tecavüz etmek 2) bekâretini bozmak.

Bir iÅŸi gerçekleÅŸtirme imkânı kalmamış olmak. Örn: GittiÄŸi yerlerde soÄŸuk karşılanışÄ

1) hedefe rast getirememek 2) üzerinde durmamak, önem vermemek, atlamak. Örn: Bedenleriyle ilgil

Uçak havalanmak için pistten ayrılmak.

1) bilinci işlemez olmak, kendini kaybetmek, bayılmak. Örn: Gözlerini tezgâhın arkasındaki b

1) sözü etkili olmak, sözü dinlenmek 2) bahsedilmek. Örn: Kocasının erkek kardeşinin süt k

Çok beğenilmek, hoşa gitmek, işe yaramak. Örn: O vakit o kış kıyamette / Ne kadar makbule g

Argo alay etmek, eğlenmek. Örn: Matrak mı geçiyorsun benimle? -N. Cumalı.

Duvara dayanmış bir merdiven görürseniz altından geçmeyin, etrafından dolanın. Çünkü o me

1) moda olmaktan çıkmak 2) mec. önemini yitirmek, geçersiz duruma gelmek, artık aranmamak. Örn

1) yolunu kesmek 2) önlemek. Örn: Bütün siyasi tedbirler öyle bir tehlikeli hareketin önüne

1) bazı iskambil oyunlarında o ele katılmamak 2) geçiniz demek 3) argo vazgeçmek, caymak, aldı

1) sınava girmek. Örn: Evet, bir sınavdan geçeceksin. Ben de sınav amirin tayin edildim. -A. Ã

Bir iş yapılırken sıkıntılı, eziyetli durumlar içinde kalınmak.

1) kendisini kabul ettirmiş olmak, hatırı sayılmak. Örn: Sağ olsun, tanıdıklardan hatırı

Yağmalanmak. Örn: Her uğradığı yerde çarşılar talandan geçer. -F. R. Atay.

Önemi bakımından unutulmayacak bir durum kazanmak. Örn: Bütün ömründe tek bir kitap yazmıÅ

1) yakınından geçmek 2) mec. bir konuya üstünkörü dokunmak. Örn: Birbirine teğet geçmiş

Sadece onunla ilgilenmek, sadece ona önem vermek.

Arada bir bağlantı kurmak, görüşme yapmak.

Bir işi yapmak için davranmak, girişmek.

Kendinden geçmek, içinde bulunduğu ortamdan başka bir dünyaya veya havaya geçmek. Örn: O gar

1) bir yerden, dinlenmeden, beklemeden, durmadan geçmek 2) mal gümrüksüz geçmek 3) argo sürüc

Elemeli karşılaşmalarda bir üst tura yükselmek.

Çok utanmak. Örn: Yalvarırım hanımcığım, beni beyin yanına çıkarmayınız, utancımdan y

Argo volta atmaya başlamak. Örn: Daima belli bir yerden voltaya geçer bin kere gidip dönse gene

Rüzgâr, dalga vb. sıyırarak, dokunarak hızla geçmek. Örn: Sarı gri gölge bu sefer duvarın

1) çok güçlü olarak yere çakılmak 2) fazlasıyla utanmak, mahcup olmak.

1) yitirilip bir türlü bulamamak 2) çok utanmak. Örn: Hanımların içinde rezil olmuştur, yer

1) çok utanıp sıkılmak. Örn: Memleketin ne tarafına gitsem haritayı şaşırıyor, bilgisizl

Hastalanan ya da gelmeyen bir oyuncunun rolünü oynamak.

Hastalanan bir oyuncunun yerine, onun rolünü oynamak.

1) görevden ayrılan birinin yerini almak 2) bulunmayan bir nesnenin veya kavramın yerine kullanı

Çok utanıp sıkılmak veya kahrolmak. Örn: O kahkaha nöbetlerinden birini tatmak üzere olduğu

1) bir yerden başka bir yere gitmek için yürümeye başlamak. Örn: Askerler yürüyüşe geçti

Eğlenceli bir biçimde sürmek. Örn: Orta yolu bulunca oyunlar çok zevkli geçerdi. -A. Kutlu.