Çaresizlik içinde bırakmak. Örn: Şu kör olası işsizlik belimi fena hâlde büküyordu. -H.

1) eliyle dokunmamak 2) mec. hiç karışmamak, bir şey yapmamak. Örn: O gün akşamı böyle ett

1) uğramaz olmak 2) uğraşmamak, ilgilenmemek. Örn: Ben artık öyle şeylerden elimi ayağımı

Uygunsuz bir iş yapacak veya kötülük düşünecek durumu olmayan çok yaşlı kimseler için kul

Bir kimsenin herkesçe bilinmeyen, geçmişteki her türlü yönünü veya kötü durumunu bilmek.

Aç insan, geçimini sağlamak için kendisini her türlü tehlikeye atar.

Miyelinsiz, miyelini bulunmayan.

Güzel şey, iyi gereç kullanılarak meydana gelir, bundan da iş yapana övünme payı çıkar.

Yeniden durumunu düzeltmek. Örn: Belini biraz doğrultmuş, borçlarını ödemiş, daha rahat bi

Birini bir ÅŸeyi yapamaz duruma getirmek.

Dayanmak, yaslanmak. Örn: Avlunun en uzak köşesine, duvara belini verir otururdu. -Y. K. BeyatlÄ

Çok kısa sürede pek çok yalan söylemek.

Kötülük yapabilecek bir kimsenin davranışlarını kolaylaştırmak.

Sinir liflerinin etrafını saran miyelin tabakasının ortadan kalkması, sinir liflerinde miyelin

Bir kenara çekilip çevresiyle ilgisini kesmek, toplumun yaşayışına karışmamak, dünya işler

El emeği ile güzel bir şey yapana söylenen iyi dilek sözü.

çok yalvarırım anlamında kullanılan bir söz.

Kâğıt, okey vb. oyunlarda elindeki kâğıdı veya taşı, oynayanlara belli edecek biçimde söz

Gerekli önlemi zamanında almak. Örn: Aman elinizi çabuk tutun, yılanın başı küçükken ezi

1) gelirken hiçbir armağan getirmemek 2) bitirmeye gittiği işten sonuç alamadan dönmek.

1) ortada görünmemesi gereken kimse pervasızca dolaşmak 2) pervasızca, kimseden çekinmeden dol

Ezan okumak, gazel veya türkü söylemek için elini kulak kepçesinin arkasına koymak.

Birinin karşı cinsten birçok insanı kolaylıkla elde edebileceğini anlatan bir söz.

Hiçbir iş yapmamak. Örn: Anneciğim, hayatımı kazandığımda senin elini sıcak sudan soğuk

Yardım etmek. Örn: Kızılay, yoksullara elini uzatır.

Kendisine iyilik yapıldığında devamını fazlasıyla isteyen kimseler için kullanılan bir söz

1) her zaman kolayca alınıp yararlanılabilecek yerde ve yakınlıkta (olmak). Örn: Elinin altı

Kadınlar, beceremeyeceği işleri yapmaya kalkışmak.

Ayanın arkasıyla şiddetle tokat atmak.

Reddetmek, kabul etmemek. Örn: Hangi dolmuşa binersen bin, uzat parayı sürücüye, sürücü he

Ağır veya yavaş hareket etmek. Örn: O kuruntularımız, o tafralarımız, o Ermeni gelini gibi

Kesin sonuç alınmadan hiçbir işe olup bitti gözüyle bakılmaz.

Her iş en çürük yerinden patlak verir.

Sonunu düşünmeden sana zararı dokunma olasılığı bulunan davranışlarda bulunma.

Sonunu düşünmeden sana zararı dokunma olasılığı bulunan davranışlarda bulunma.

Türlü alanlarda üstün başarı gösteren kimselere değerbilirlik göstermek.

Yolsuz ilişkiler kadınlar için hoş karşılanmadığı hâlde erkekler bu gibi ilişkilerden öv

Kaynana ne kadar yumuşak huylu, ne kadar iyi davranışlı olursa olsun, her hâli gelini rahatsız

1) doğrudan doğruya kendisine söylenemeyen düşünce ve uyarıların, o kimsenin çok yakınına

Başka birine yaptırabileceğin tehlikeli işe kendin girişme.

Bir iÅŸten gelebilecek zarardan kendini koruyacak bir yol varken o yolu tutmamak.

Merkezî ve çevresel sinirlerde miyelinin ince tabakalı yapısının bozulması. Heksaklorofen ve

Tkz. beklenmedik, elverişsiz bir durum karşısında şimdi ne olacak? anlamında kullanılan bir s

Topluluk içinde kendini denetle, aşırı davranışlarda bulunmaktan kaçın, açgözlülük ve ge

Ansızın verilen bir kararla yola çıkıldığını anlatan bir söz. Örn: Pek sıkıldık mı a