Etkisi az sürecek bir çare ile geçiştirmek.

Kavgalı bir işi gönül hoşluğuyla bitirmek. Örn: Hayır kardeşim, istemez diye tatlıya bağ

İşin sonuçlanmasına engel olacak şeyleri ortadan kaldırmak, işin aksamadan yürümesini sağl

1) üzerinde örümcek ağı olmak 2) mec. bir şey uzun süre kullanılmadan kendi hâline bırakı

Bir kimseyi belli zamanlarda kendisine belli miktarda para vermeye zorlamak.

Doğruyu bulamaz, düşünemez duruma getirmek.

Bir kimseyi herhangi bir sebeple söz söyleyemez duruma getirmek, susmak zorunda bırakmak. Örn:

Birini konuşamaz duruma getirmek. Örn: O şıllık basmış büyüyü, adamcağızın ağzını d

Bir kimseyi herhangi bir sebeple söz söyleyemez duruma getirmek, susmak zorunda bırakmak. Örn:

1) biriyle aşırı derecede alay etmek 2) birini, herkesin alay edeceği biçimde kovmak.

kendine gereksiz yere iş çıkarmak anlamında kullanılan bir söz.

Törene hazır durumda düzene girmek.

Geçici bir çözümle durumu kurtarmış görünmek.

(Yun. anti: karşı genos: doğum) Özel olarak antijen bağlayan immünoglobulin molekülünün bir

Emekli olan veya başka sebeplerle çalışmayanlara her ay için belirli bir parayı ödemeyi üstl

Enteretoksin üreten E. coli suşlarının tanısında kullanılan deney, lup testi. Kültür filtra

Çok defa ikilemelerde olduÄŸu gibi sözcüklerin ve tümcelerin baÄŸlaç kullanılmadan yan yana sÄ

Bir kelimenin sonundaki abanığı arkadan gelen kelimenin başındaki açınıkla bir hecede imiş

(I) Bir kelimenin sonundaki sessizi arkadan gelen kelimenin başındaki sesli ile, bir hece meydana

Bir kelimenin son ses ünsüzü ile ondan sonra gelen kelimenin önses ünlüsünü veya ünlü ile

Bir kelimenin sonundaki abanığı arkadan gelen kelimenin başındaki açınıkla bir hecede imiş

Bir bileşimin iki öğesi arasına girerek söylemeyi kolaylaştıran açınık: Gel-i-yor kelimesi

Kişinin asıl davranışlarını kısıtlamayı, eylemlerini yok etmeyi, biyolojik ve fizyolojik ge

İki yargıyı aynı yöndeki oluş ve kılış beraberliği veya sırasıyla ya bağlaçlar ya nokt

Sinema Özellikle sesle görüntünün aynı anda ayrı aygıtlarla saptanmasında eşlemenin sağla

Hayvanların boyunlarını kilitlemek amacıyla yapılan, kilitlendiğinde hayvanların hareketlerin

Bağlaçlar ile birbirine bağlanmış ad veya ad soylu kelimelerin oluşturduğu kelime grubu: Anne

Bir kelimenin son ses ünsüzü ile ondan sonra gelen kelimenin ön ses ünlüsünü veya ünlü ile

Koşaçlara ve bağlaçlara verilen ortak ad.

(Mimarlık) Damın tepesinden oluğa kadar uzanan ve üzerlerine kiremit yerleştirilen tahtaların

(Derleme.. atıf gerundiumu) “Ve” bağlacı görevinde kullanılarak, kendinden sonraki çekimli e

Kendisinden önce gelen bir kelime veya kelime grubunun yerini tutan ve yerini tuttuğu kelime veya

İçinde eksicik olsun ya da olmasın, öğeciklerarası bağı pek etkilemeyen özdeciksel yörüng

Başı ve alnı, yas, din adamlığı, şeflik belirtisi olarak bez, örtü, kumaş parçası, yapra

1) başına bir örtü örtmek 2) başak vermek 3) birine veya bir şeye bağlanmak, intisap etmek 4

Arpa, buÄŸday, yulaf vb. ekinlerde baÅŸak oluÅŸmak.

1) başına örtü vb. bağlamak 2) birini nişanlamak veya evlendirmek.

Birini bir işe yerleştirmek, işsizlikten, başıboşluktan kurtarmak.

Halkasal adenozin monofosfat (cAMP) tarafından aktive edilen pozitif düzenleyici protein.

Halkasal adenozin monofosfat tarafından aktive edilen pozitif düzenleyici protein.

Birisinin kendisine yardımcı olacağına inanmak, güvenmek. Örn: Ne var ki böyle araçlara biz

1) bebeklere altlarını kirletmesinler diye bez koymak 2) dileğin yerine gelmesi ümidiyle yatıra

Eksenucu ve orta kuşağın yeğin karasal iklim bölgelerinde akarsu, göl gibi içsularla az tuzlu

İki DNA ipliğinden birindeki bazların diğer iplikteki bazlara kovalent olarak bağlanması.

(Mimarlık) Beton dökülmüş düz çatı tabanı üzerine kurulan çatının altgergi ve iki üsba

1) ölen bir kimsenin çenesi altından geçirilen tülbendi başının üstünde düğümlemek 2) m

Değer alanı sözedilen dilin tüm n-li değişken bağlayıcı imlerinden oluşan dizimsel değiş

1) saygı için ellerini göbeğinin üstüne kavuşturup durmak 2) namaza durmak. Örn: Durup el b

Yağlı güreşte her iki güreşçinin birbirlerinin ensesinden tutup yapılacak oyunu beklemeleri.

Ürün tanelenmek, tane bağlamak, olgunlaşmak.

Birine karşı kin beslemek. Örn: Bana garaz bağladığını seziyorum. -Y. K. Karaosmanoğlu.

Şişmanlayarak karnı büyümek, göbeklenmek. Örn: Şimdi gördüğü kişi, ellisinin üstünde

Severek bağlanmak, içten sevmek, âşık olmak. Örn: Gözlerin kızarmış, niye ağladın? / Bi

Yaşamayı sevdirmek, hayattan kopmamak. Örn: Bu sıcak ve içten ses Fikret'i hayata bağlıyor,

Sorunlu bir işi, iyi bir biçimde çözmek. Örn: Ben kahvemde çocukça siyasi iddialardan korkar

Üstünde kabuk oluşturmak, kabuklanmak. Örn: Hani, insanın bir yerinde bir çıban çıkar da k

Yas tutmak. Örn: Bütün yaşamı karardı, sokağa çıkamaz oldu, karalar bağladı. -H. Topuz.

Bir davayı, bir sorunu çözümlemek, sonuçlandırmak.

İplerin kareler yapacak biçimde düğümlenmesi yöntemi döşeme yaylarını bağlamada uygulanı

Piyasada kıt olan malı tüketicilere paylaştırmak amacıyla karne verilmesine dayanan tayınlama

Sütün veya bir sıvının üzerinde kaymak oluşmak, kaymaklanmak.

Birine karşı öç alma duygusu duymak. Örn: İstanbul'dan ayrılmana o sebep oldu diye gizli giz

1) kurtulamayacak veya çözülemeyecek biçimde tutmak, sımsıkı tutmak. Örn: Gecelerden bir ge

Bir inanışa göre büyü ile evlenmesine engel olmak.

Bir çevrimdeki akıma aynı yönde çeşitli yollar bağlama.

1) küflenmek 2) mec. unutulmak 3) mec. bitmek, kalmamak. Örn: Ä°steksiz isteksiz oluyorsun tıraÅ

1) ateş sönmek 2) mec. gücünü, etkisini yitirmek.

Açıkta kalan hayvanların kurt tarafından boğulmasını önleme amacıyla çeşitli uygulamalar

Herhangi iki çift DNA molekülünün uçlarından birbirine eklenmesi tekniği. Küt uç ligasyonu.

Bir konu üzerinde son sözü söylemek.

Doymamış demiri bağlama kapasitesi.

1) nasırlanmak 2) mec. duygusuzlaÅŸmak, duyarlığını yitirmek. Örn: O adamın kalbi nasır baÄ

Gümrük vergileri karşılığı önödence alma.

Bir oyunu uygulayıp, sonuca vardırmadan bekleme.

Sp. güreşte rakibe bir oyun uygulayıp onu sonuçlandırmadan beklemek.

Dizgide dökülen kurşun satırları bir sayfa düzeni içinde toplayarak sıkıca iple bağlamak.

Konuşmayı bir sonuca vardırmak. Örn: Sözü şöyle mi bağlayacağız. Örn: aydın kişinin

Konuşmasını bitirmek için son sözlerini söylemek. Örn: Müdür medrese mantığı ile sözü

Bir şeyi belli aralıklarla, belli miktarlarda ödeme şartları ile almak veya satmak. Örn: Yoks

Belli sayıda değişkene uygulandığında bir tamdeyimden bir önerme oluşturan değişken bağla

Meyve veya herhangi bir bitkinin tohumları tane durumuna gelmek.

Eskiden adam öldürenlerin, topun ağzına bağlanıp ateş edilerek öldürülmeleri.

Serum örneğindeki transferin tarafından bağlanan toplam demir miktarı, TDBK. Demir eksikliği v

Karşısındakini şaşırtarak aldatmak.

Umut bağlamak. Örn: Hem ne güzeldi sesindeki yankı / Ben oraya ümitlerimi bağladımdı -B. Ne

1) bir kimse veya ÅŸeyden vergi almak 2) bir yerden, bir kimseden yasal olmayan yollardan para almak

Mevcudu yeteri kadar bulunmayan ancak çok talep edilen bir şeyi belge karşılığı vermek. Örn:

Yas tutmak. Örn: Yurdumuzda düşmanlar dert ekti, elem biçti / Yas bağlayan milletin gözyaşla

Yataktan kalkamayacak kadar hasta etmek.

İstenilen bir şeyin olmasından ferahlık duymak. Örn: Oh ... oh yüreğim bir karış yağ bağ